tarafından ÖZLEM Çarş. Nis. 30, 2008 4:55 pm
Patlamasam Erbaa'da elektrikçilik yapıyordum
Her çarşamba Avrupa Yakası'ndaki Burhan Altıntop tiplemesiyle Türkiye'yi kahkahaya boğan Engin Günaydın, kendine ait bir dünya kurmuş. Alkollüyken kameralara konuşmamak, eski dostlarına sahip çıkmak ve kimseye güvenmemek o dünyanın kuralları arasında. Eğer ünlü olmasaydı memleketi Tokat Erbaa'da elektrikçilik yapacak olan Engin Günaydın Yeni Aktüel dergisine konuştu..
Röportaj öncesi "Kendimi güvende hissedebilecek miyim?" dediniz. Kaygılı mısınız? Çünkü insan konuşur, derdini anlatır fakat o dert yayınlanmıyor, içinden başka bir şey çıkartılıyor. Kendi dünyamda para kazanıyorum, vergimi ödüyorum. Türkiye'de yaşayan herhangi biriyim. Neden bana sanal bakılıyor? Ailem var, Tokat Erbaa'da dostlarımız var. Beni yanlış bilmelerini istemem. Çünkü oralarda yürüyorum, benimle öyle konuşmalarını istemem.
* Nasıl konuşuyorlar ki? Kameranın karşısında gecenin bir saati sarhoş konuşmayı sevmem. Arkadaşlarımla da konuşmam, aklım iyi çalışmıyor. Çalışmadığı için de gevezeliğe sarabilirim diye susarım. Orada da gecenin bir saatinde öyle bir durum olunca konuşmadım, 'Ayyaş mı, alkolik mi, sürekli mi içiyor' haberleri çıktı. Sabah kalkıyorum, içiyorum sanki! Normal işimi yaparım sonra herkes gibi gevşemeye ihtiyaç duyarım. Öbür türlü rahatlayamıyorum, gergin olduğum için uyuyamıyorum. O beni yumuşatıyor sonra diyorum ki 'Bir problem yok oğlum, takıl işte, niye dert ediyorsun, korkuyorsun?' Özel hayatımda çok korkan bir insanım.
* Nelerden korkarsınız? Şundan, bundan korkarım diyemem, ama korkuyla uyanırım. Çok rahat bir ailenin çocuğuyum. 18 kişi bir evde yaşıyorduk, korku nedir bilmezdim. Gece yarısı bisikletle dolaşırdım. Büyük şehre gelince ikiüç sene hiç çıkmadım sokağa. Bu korku büyük şehirle alakalı. İllet bulaştı üstüme. Sanki biri bir tokat atacak ve 'Ne duruyorsun yanımda, defol git' diyecek gibi. İnsanlar tahammülsüz...
* Oyununuzun sloganı 'Madem iç dünyamızda yaşıyoruz. Neden bundan bahsetmiyoruz!' Siz kendi iç dünyanızdan ne kadar bahsediyorsunuz? Gösteriyi yapma nedenim bu. Benim için duygusal bir gösteri. Ama yavaş yavaş bitireceğiz. Çünkü ruhumu çok ortaya koyuyorum ve artık ruhum yoruldu.
* İlişkide olduğunuz insanlaın iç dünyalarına meraklı mısınız? Hem de çok. Söylediği zaman da çok teşekkür ederim. Çünkü karşımdaki insanı iyi tanımak güvende hissettirir.
* İnsanlar iç dünyalarını ne kadar gösteriyor sizce? Neredeyse hiç. Aslında herkesin anlatacak çok şeyi var ama konuşmuyorlar.
* Erbaa'da insanlar samimi mi? Tabii ki. Küçük bir ortamda, mahalle kültürüyle yürür ilişkiler. Herkes birbirini tanır, son derece basittir hayat.
ARKAMDAN LAF EDİLMESİN
* Patlayana dek maddi sıkıntı çektiğinizi biliyorum. Neler yaşadınız? Aslında zedelenmemek istedim. Ünlü olmak her oyuncu için kolay bir konudur. İyi bir plan yaparsın, işinde dikkatli davranırsın, doğru tarif edersin. Ama ben doğru olmak istedim. Çünkü Erbaa'ya gidip geliyordum, komşularımız vardı, arkamdan laf edilmesini istemiyordum. Ailem basit bir memur ailesi; elektrikçi dükkanımız var.
* Dönebilirdiniz Erbaa'ya, değil mi? Çok düşündüm bunu ama beni maddi manevi ayakta tutan arkadaşlarım oldu. 15 senedir neredeyse beraber yaşadığımız Olgun Şimşek, Binnur Kaya, Devin Özgür Çınar, İlker Aksun, Emre Kınay... Hayatımda çok önemli insanlardır. Birbirimizi kurtardık. Ama geri dönmeyi hiç istemiyordum. Bu ciddi bir başarısızlıktı ve direkt yaşlanabilirdim.
BİR EVİN ELEKTRİĞİNİ DÖŞERİM
* Ne yapıyor olurdunuz şu an orada? Bir elektrikçi dükkanım olurdu.
* Anlar mısınız elektrikten? Bir evin elektriğini döşeyebilirim. 27 senedir dükkanımız var. Hatta yaza bir sinema filmi düşünüyorum, senaryosunu yazıyorum. İsmi Vavien. Vavien, 'gitti geldi' demek. Gerilim-komedi ve Binnur Kaya ile oynayacağız.
* Kaygılısınız, korkularınız var, profesyonel yardım almayı düşündünüz mü? Yoga yaptım ama hoca sürekli benimle uğraşıyordu, "Siz yine yapamıyorsunuz" diye. Beni en çok Erbaa'da bisikletle dolaşmak rahatlatıyor. Amsterdam'a, Foça'ya giderim. Gerginlik bulaşıcıdır, kurtulmaya çalışıyorum. En işime yarayan konu çalışmak, sonra da partiye bağlamak. Hayatımı bu iki şeyin üzerine kurguladım; çalış, başarılı ol, başarınla böbürlenme ve arkadaşlarına içkilerini sen servis yap. (Röportaj Özsel Tortop- Fotoğraflar Muzaffer Sağlam)
2.kısım
* Ünlü Amerikan sitcom'u 'Seinfeld'i izlediğinizi biliyorum. Burhan Altıntop'u oradaki Michael Richards'ın canlandırdığı Kramer'e çok benzetiyorum. Etkilenmiş olabilir misiniz ondan? Evet, olabilir. Çok seviyorum Kramer'i. İzlemek büyük zevktir, tam bir şov adamıdır. Özel dünyasında yaşar, rol de öyle yazılmış zaten. Kramer'in yaptığını yapmak mümkün değildir. Ben de çok özel dünyasında yaşayan birisiyim, yaptıklarım şaşırtıcı. Yöntem olarak uyguladığım bir şey olabilir. Ama kendine hastır, taklit değil.
* Canım çok sıkkın olduğunda Burhan Altıntop'u izliyorum. Antidepresan gibisiniz adeta... Benim için de çok komik biri. Tamamıyla eğlencem Burhan. Kendimi izlerken göbeğim ağrır.
* Kramer dışında kime gülersiniz? Peter Sellers'ın oyunculuk üslubu çok ilgimi çeker. Uyguladığım da bir şeydir. Woddy Allen'ın bazı filmleri çok hoşuma gidiyor, onun da hayat hikayesi benim gibi. Taşradan New York'a... Onun dışında Binnur (Kaya) ve Yiğit Özgür'e çok gülüyorum. Çok güldüğüm zaman çok öksürürüm. Binnur'a "Sus artık" diyorum, ama bir ruh hastası. Gülenin peşine düşüyor sonuna kadar zorluyor. Kaçtığım çok olmuştur.
* Sizin karşınızda gülmekten oynamak da zor olsa gerek? Öyle oluyor ama bundan memnunum. Biri gülmeyince neyin komik olduğunu bilmiyorum. Gülen birini gördüğümde o tarafımı genişletiyorum. O daha da deliriyor ve bu çok hoşuma gidiyor.
3.kısım
Bir mal olarak tanınıyorum
Oyununuzda neden annenizden bu kadar çok bahsediyorsunuz? Annem, dil anlamında yaşamda sığındığım bir konu. Mesela, "Ne yapıyorsun anne, nasıl gidiyor" diyorum; "Ne yapayım kendimi dolandırıyorum" diyor. Annemle konuşmaya çok ihtiyaç duyarım. Bana kendi dilimi anımsatır. Bu yüzden hakkında konuşmayı severim. O benim gerçek dilim.
Avrupa Yakası'nda yemek tarifi verme ve diğer kadın muhabbetlerinde çok başarılısınız. Annenizden mi etkilendiniz? Yemek yapmayı hiç bilmem, konuşmayı da sevmem. Aslında ben yemek sevmem. Daha çok içiciyim. Su, kahve filan... Annem yemek yapmazdı, gelinleri yapardı, gelinler ayrılınca yalnız kaldı, ama yemek yapmayı da unuttu. Şimdi "Yemek yapayım mı sana?" diye soruyor, "Yapma" diyorum. Çünkü öyle bir yemek yapıyor ki, arkasından da "Anaa salçası mı yok bunun!" diyor.
Mizah dergisi Uykusuz'da yazmaya başladınız. Ama de'leri da'ları ayıramıyorsunuz... Hayatla ilgili hiçbir şeyi öğrenemedim. Biri ölünce ne deniyordu mesela? Hayata başlangıcım bu oldu, 'konuşması bitince başın sağ olsun de' diye kendimi kodlardım.
Kaygılanır mısınız biriyle konuşurken? Bir mal olarak tanındığım için "Artık bu mal, söyler" diyorlar. O yüzden tanımadığım ve gergin ortamları hiç sevmem. Çünkü nasıl davranacağımı bilmiyorum. Binnur'la atv'nin galasına gittik, Hayrünnisa Gül gibiydik. Onun da Köşk'te bir abajurun başında 'ne yapacağım şimdi' bakışı vardı. Yine ürkeğiz
4.kısım
* Konservatuvardayken bir oyunumun galası vardı. Hiç eskrim görmemişim, tayt giymemişim. Giydim, sahneye çıktım. Çok garibime gitti. Annem, babam, ağabeylerim izliyor, onların karşısında taytla eskrim yapıyorum. Anneme hava yapıyorum gibi sanki...
* Güvensiz bir toplumuz. Ürkek, korkak ve gerilmeye de müsait. Ailem Erbaa'dan geldiğinde şehre çıkmaz, evde oturur.
* Kafamda bir türlü ehlileştirilmeyen yabancı bir at var, onu sürekli dizginlemeye çalışırım. 'Bir rahat olun, rahat ettirin beni, beraber yaşıyoruz' diye.
* Burhan'ın saçma özgürlüğüne çok gülüyorum. Her anlamda özgür. Ağlar, hemen güler. Beşinci kattan aşağıya atsan, 'Çok zor bir yolculuktu' diye geri gelir. Çizgi film karakteri gibi.
__________________