46. bölüm...
Elçin Hanım da ki yemek
Kadim: Ezo şu bıdıkla pırtık meselesini merak ediyor bıdıkcım
Arzu: hıı.
Ezo: yok canım. E takma ad işte
Kadim: hıı
Arzu: onu herkes merak eder. Anne sen anlat hadi
Elçin: şimdi bunlar küçük, arzu yeni konuşmaya başlıyo daha, iki sevgilisi vardı Arzu’nun biri
Kadim. Kadim daha beş yaşında bide ayısı. A Kadim yuvada mıydı? Tabi tabi yuvadaydı eve gelir Arzu onun kucağında… E zaten Kadim’in kucağından hiç inmezdi… Daha Kadim diyemiyor tabii… Ayıyla da oynaya oynaya lime etmiş ayıyı… Biz de aa ayı yırtık pırtık olmuş diyince… Ayının adı pırtık kaldı.
Hepsi güler kapı çalar.
Elçin: a kim bu saatte
Ezo: dur dur ben bakarım
Arzu: ıı bu adam güzel çiğ köfte yapıyor
Kadim: hıı
Ezo Kapıyı açar.
Ezo: buyrun buyrun hoş geldiğiz
Nedim: e hoş bulduk. Elçin anne evde mi?
Ezo: hepsi burdalar gelin gelin.
Nedim: misafir kabul ediyor musunuz?
Elçin: hoşgeldin annem
Nedim: hoşbulduk. Ya lütfen oturun bende oturuyorum işte
Elçin: yemek yedim deme sakın
Nedim: demiyorum. Kurt gibi açım
Arzu: yerinden kalkarak “ben sana bir servis getiriyim”
Kadim: şehir dışındasın diye düşünmüştük
Nedim: yoo evdeydim.
Arzu: tabakları getirerek “al bakalım…”
Elçin: ne veriyim sana
Arzu: öp bakıyım ablanın elini… Hadi hadi… Bir daha öyle çekip gidecek misin?
Nedim: töbe gitmiycem
Arzu: sarılarak “hadi afiyet olsun”
Elçin: Nedim’in tabağını isteyerek “ver canım”
Ezo vazoyu getirir.
Elçin: çiçeklere bakarak “ay ne zahmet ettin oğlum. Teşekkür ederim”
Nedim: ne demek… yarın sabah otelde misin abi
Kadim: sanırım neden
Nedim: konuşup halletmemiz gereken çok şey varda… Ha bir de ben bir süreliğine otele yerleşmek istiyorum. Tabi mümkünse
Kadim: sorduğun şeye bak. Bu geceden gel istersen
Nedim: yok bir bavul yapıyım en azından… ee sen nasılsın Ezo
Ezo: ben. İyiyim sağolun siz nasısınız
Nedim: bende iyiyim sağol
Ezo’nun telefonu çalar
Ezo: alo buyrun. Evet. Ne. Tamam, anladım tamam. Eyi bekle o zaman
Ezo telaşla içeri girerek
Ezo: benim hemen gitmem lazım
Arzu: aa
Elçin: aa bak şimdi ne oldu şimdi gece gece
Kadim yerinden kalkar
Ezo: bi argadaş biraz zor bi durumda da. Yani hemen gitsem eyi olacak… gusura bakmayın
Elçin: Allah Allah
Kadim: seni götürüyüm
Nedim: hıı
Ezo: ya vallağa billağa olmaz. Ben bi taksiye bindimi giderim
Kadim: seni bırakır dönerim. Uzak mı gideceğin yer
Ezo: ya tamam hiç boşuna gelmeyin Gadim Bey (Ezo gider)
Kadim’de peşinden
Arzu: e ne oldu şimdi
Elçin: Nedim’e “ hadi çocuğum ye sen”
Kapıda
Kadim: Ezo… noluyo
Ezo: ben ciddiyim Gadim Bey kendim gidecem
Kadim: neden ama araba şurda
Ezo: gusura bakmayın bu özel bi iş
Kadim: öyle mi? Sen kusura bakma. Anladım. Bir taksi çağırsaydık
Ezo: taksiler vızır vızır geçiyi. Merak etmeyin alıştım artık İstanbul’a
Kadim: tabi. İyi geceler. Görüşürüz
Kadim eve geri döner
Elçin: ne yaptılar acaba
Kadim: geldim.
Elçin: ay niye götürmedin kızı çocuğum
Kadim: istemedi
Elçin: canım o nazlanır bilmezmisin
Kadim: yok yok. Naz falan değil… Özel bir işi mi ne çıkmış
Elçin: özel iş
Kadim: hı hı
Elçin: yine hemşerileri olmalı. O ballımıdır şekerlimidir nedir. A şeker gibi kız ama ah şu hemşerileri olmasa
Nedim: hemşerileri fena insanlar değil Elçin anne
Elçin: aa sen mi söylüyosun bunu
Nedim: Ballı ağadan söz ediyorum diğerlerini tanımıyorum
Kadim: Ballı ağayı nerden tanıdın peki
Nedim: bu sabah bana uğradı, konuştuk.
Kadim: Ballı ağa… Bu sabah sana mı uğradı? Ofise
Nedim: yok evime
Elçin: davetsiz
Nedim: hı. E olacak artık o kadar
Kadim: biraz daha açık anlatsana Nedim. Ne oldu. Bir kabalık yapmadı umarım
Nedim: yok yok hiç bir kabalık yapmadı. Nasihat etti. Git ağbini kucakla dedi
Elçin: aaa hayret bak bu lafı iyi demiş.
Arzu: Ballı ağa şu tatlıcıda gördüğümüz adam mı?
Kadim: hı hı
Elçin
ya. Evlerden ırak
Nedim: bende düşündüm bütün gün sonra kalkıp geldim işte.
Arzu: evlerden ırak olur mu annecim. Her eve lazım… Hoş geldin Nedim’cim.
Kadim: hoş geldin
Elçin: Allah Allah. O ballıya mı borçluyuz bu günü. Benim dilimde tüy bitti bi işe yaramadı, o haydut kılıklı adam mı seni ikna etti… Bardağı uzatarak “Güzel… Su ver çocuğum”