5 posters
basında çıkan haberler
sevgi sihirbazı- Admin
Mesaj Sayısı : 3524
Nerden : izmir
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 21/02/08
- Post n°1
basında çıkan haberler
diziyle ilgili basında çıkan haberleri bu başlıkta bulabilirsiniz...
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°2
Geri: basında çıkan haberler
Televizyonun olmazsa olmazları
BU yıl neler tutuyor; neler izleniyor derseniz çok program sayabilirim, ama dördü var ki, olmazsa olmaz sayılıyor. En tepedeki Show TV yayınlanan “Var mısın Yok musun?” yarışması, haftanın dört gecesi, salı, çarşamba, cumartesi ve pazar günleri yayınlanıyor ve hepsinde de zirveye kuruluyor. Perşembe gecelerinin vazgeçilmezi ise yine Show TV’deki “Kurtlar Vadisi”, yalnız bu yıl değil, yayınlandığı tüm yıllarda, ondan başkası birinci olamıyor. Kanal D’nin “Arka Sokakları”ı da bu yıla damgasını vuran dizilerden; pazartesi gecelerinin değişmez birincisi, yetmiyor, hafta içi her gün, erken saatte yayınlanan bölümleri de ilk ona giriyor. Ve yine Kanal D’nin “Yaprak Dökümü”, o da çarşambaların lideri; tek rakibi “Var mısın Yok musun?”, o gece kafa kafaya çakışıyorlar! Bu durumda pazartesi geceleri “Arka Sokaklar”ın, salı “Var mısın Yok musun?”un, çarşamba “Yaprak Dökümü-Var mısın Yok musun?”un, perşembe “Kurtlar Vadisi”nin, cumartesi-pazar “Var mısın Yok musun?”un... Kala kala bir cuma kalıyor. O günlerde “Var mısın Yok musun” varken, birincilik onundu, bu hafta Kanal D’deki “Asi”ye geçti, Show TV açığı kapatmak için “Doktorlar”ı o güne kaydırdı. Diğer dizi ve programlar saat dolduruyor, meraklısına hitap ediyor...
Tercuman Gazetesi, Tuna Serim'in kose yazisindan
BU yıl neler tutuyor; neler izleniyor derseniz çok program sayabilirim, ama dördü var ki, olmazsa olmaz sayılıyor. En tepedeki Show TV yayınlanan “Var mısın Yok musun?” yarışması, haftanın dört gecesi, salı, çarşamba, cumartesi ve pazar günleri yayınlanıyor ve hepsinde de zirveye kuruluyor. Perşembe gecelerinin vazgeçilmezi ise yine Show TV’deki “Kurtlar Vadisi”, yalnız bu yıl değil, yayınlandığı tüm yıllarda, ondan başkası birinci olamıyor. Kanal D’nin “Arka Sokakları”ı da bu yıla damgasını vuran dizilerden; pazartesi gecelerinin değişmez birincisi, yetmiyor, hafta içi her gün, erken saatte yayınlanan bölümleri de ilk ona giriyor. Ve yine Kanal D’nin “Yaprak Dökümü”, o da çarşambaların lideri; tek rakibi “Var mısın Yok musun?”, o gece kafa kafaya çakışıyorlar! Bu durumda pazartesi geceleri “Arka Sokaklar”ın, salı “Var mısın Yok musun?”un, çarşamba “Yaprak Dökümü-Var mısın Yok musun?”un, perşembe “Kurtlar Vadisi”nin, cumartesi-pazar “Var mısın Yok musun?”un... Kala kala bir cuma kalıyor. O günlerde “Var mısın Yok musun” varken, birincilik onundu, bu hafta Kanal D’deki “Asi”ye geçti, Show TV açığı kapatmak için “Doktorlar”ı o güne kaydırdı. Diğer dizi ve programlar saat dolduruyor, meraklısına hitap ediyor...
Tercuman Gazetesi, Tuna Serim'in kose yazisindan
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°3
Geri: basında çıkan haberler
Haberturk - Bulent Coltekin'in kose yazisindan
Yaprak Dökümü inanılmaz bir dizi. Karşısında ne milli maç ne şampiyonlar
ligi maçı, hiçbir şey dayanmıyor. Bu dizinin büyük başarısının
arkasında bence hayatı özellikle de ailelerde yaşananları bütün
çıplaklığıyla anlatması yatıyor. Bir baba düşünün. Çocuklarının iyiliği
için "çırpınıyor". Ama ortaya çıkıyor ki, sadece "çırpınmak" yetmiyor.
Çırpınırken de "iyi çırpınmak" gerekiyor. Yani doğru şeyleri doğru zaman
da yapmak şart. Türk ailesi garip bir ailedir, herşeyi babadan saklamak
bir marifet sayılır. "Aman baban duymasın" annelerin, teyzelerin,
halaların en sevdiği sözdür. Çocuklar da babayı hep bir "öcü" olarak
görür. Bir derdi olur annesine yaklaşır, dışarı çıkmak isteyecektir
annesine söyler, arkadaşında kalacaktır annesinden yardım ister.
Babayla konuşmaktan, babayla "hayatı paylaşmak"tan korkulur. Oysa
babalar da insandır ve inanın bazen evlatlarını annelerinden daha çok
sever. Ama her zaman herşeyi "en son duyar". Duyduğu zaman da çoğunlukla
geç kalınmıştır. Ali Rıza Baba'nın da Yaprak Dökümü'nde yaşadığı budur.
Çocukları iyi yaşasın diye çırpınır, ama çırpınması yetmez, herşey
kendisinden saklanır, felaketleri öğrendiğindeyse durumu düzeltmek için
artık çok geçtir. Ali Rıza'nın yaşadıkları Türkiye'de pek çok baba için
geçerlidir. Sadece yerleri farklıdır. Ali Rıza "baba" her yerdedir.
Yaprak Dökümü inanılmaz bir dizi. Karşısında ne milli maç ne şampiyonlar
ligi maçı, hiçbir şey dayanmıyor. Bu dizinin büyük başarısının
arkasında bence hayatı özellikle de ailelerde yaşananları bütün
çıplaklığıyla anlatması yatıyor. Bir baba düşünün. Çocuklarının iyiliği
için "çırpınıyor". Ama ortaya çıkıyor ki, sadece "çırpınmak" yetmiyor.
Çırpınırken de "iyi çırpınmak" gerekiyor. Yani doğru şeyleri doğru zaman
da yapmak şart. Türk ailesi garip bir ailedir, herşeyi babadan saklamak
bir marifet sayılır. "Aman baban duymasın" annelerin, teyzelerin,
halaların en sevdiği sözdür. Çocuklar da babayı hep bir "öcü" olarak
görür. Bir derdi olur annesine yaklaşır, dışarı çıkmak isteyecektir
annesine söyler, arkadaşında kalacaktır annesinden yardım ister.
Babayla konuşmaktan, babayla "hayatı paylaşmak"tan korkulur. Oysa
babalar da insandır ve inanın bazen evlatlarını annelerinden daha çok
sever. Ama her zaman herşeyi "en son duyar". Duyduğu zaman da çoğunlukla
geç kalınmıştır. Ali Rıza Baba'nın da Yaprak Dökümü'nde yaşadığı budur.
Çocukları iyi yaşasın diye çırpınır, ama çırpınması yetmez, herşey
kendisinden saklanır, felaketleri öğrendiğindeyse durumu düzeltmek için
artık çok geçtir. Ali Rıza'nın yaşadıkları Türkiye'de pek çok baba için
geçerlidir. Sadece yerleri farklıdır. Ali Rıza "baba" her yerdedir.
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°4
Geri: basında çıkan haberler
Öpüşürken Hiçbir Şey Hissetmiyorum
Reyting rekortmeni Yaprak Dökümü’nde evin büyük kızı Fikret’in eşi Tahsin ile yakınlaşması milyonları ekrana kilitledi. Dizideki öpüşme sahnesi internette en çok tıklanan videolar arasına girdi. Fikret’i canlandıran Bennu Yıldırımlar : Öpüşme sahnesi kesinlikle zor olmadı. Bu sahneler neden ilgi çekiyor anlamıyorum. Demek ki cinsel problemlerimizi toplumca halledemedik ve bunları konuşuyoruz. Öpüşme sahnesinde hiçbir şey hissetmiyorum. Ahmet benim rol arkadaşım. Güzel olan da iyi anlaşıyor ve iyi paslaşıyor olmamız. Bunun dışında çok özel bir durum yok. Hiçbir sevgi alışverişi olmayan insanlar birbirlerinde ne alıp verebilirler böyle özel bir anda. İsterlerse hiç tanımadıkları insanlarla denesinler. Bir şey hissedilmediği ortaya çıkar.Tahsin ile Fikret’i birbirlerine yakıştırıyorlar. Çünkü Tahsin’in evindeki umut verici gelişmeler seyirciyi rahatlatıyor. İnsanlar bunu bekliyordu, böyle bir şey gördüklerinde coşkuya kapıldılar." dedi.
Kaynak: Hürriyet
Reyting rekortmeni Yaprak Dökümü’nde evin büyük kızı Fikret’in eşi Tahsin ile yakınlaşması milyonları ekrana kilitledi. Dizideki öpüşme sahnesi internette en çok tıklanan videolar arasına girdi. Fikret’i canlandıran Bennu Yıldırımlar : Öpüşme sahnesi kesinlikle zor olmadı. Bu sahneler neden ilgi çekiyor anlamıyorum. Demek ki cinsel problemlerimizi toplumca halledemedik ve bunları konuşuyoruz. Öpüşme sahnesinde hiçbir şey hissetmiyorum. Ahmet benim rol arkadaşım. Güzel olan da iyi anlaşıyor ve iyi paslaşıyor olmamız. Bunun dışında çok özel bir durum yok. Hiçbir sevgi alışverişi olmayan insanlar birbirlerinde ne alıp verebilirler böyle özel bir anda. İsterlerse hiç tanımadıkları insanlarla denesinler. Bir şey hissedilmediği ortaya çıkar.Tahsin ile Fikret’i birbirlerine yakıştırıyorlar. Çünkü Tahsin’in evindeki umut verici gelişmeler seyirciyi rahatlatıyor. İnsanlar bunu bekliyordu, böyle bir şey gördüklerinde coşkuya kapıldılar." dedi.
Kaynak: Hürriyet
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°5
Geri: basında çıkan haberler
Kötülük yapmak zorunda
İzlenme rekorları kıran "Yaprak Dökümü" dizinin Ferhunde'si Deniz Çakır, kötülüklerine kaldığı yerden devam edecek. Dizinin kötü kalpli gelinini oynayan başarılı oyuncu, "Kimse beni iyi rolde görmek istemiyor. Ben de yine fettanlık peşine düşeceğim" dedi.
İzlenme rekorları kıran "Yaprak Dökümü" dizinin Ferhunde'si Deniz Çakır, kötülüklerine kaldığı yerden devam edecek. Dizinin kötü kalpli gelinini oynayan başarılı oyuncu, "Kimse beni iyi rolde görmek istemiyor. Ben de yine fettanlık peşine düşeceğim" dedi.
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°6
Geri: basında çıkan haberler
Dökülen yapraklar yeşerecek mi?
Reşat Nuri Güntekin’in aynı adlı eserinden günümüze uyarlanan Yaprak Dökümü, değerlerine bağlı bir ailenin sosyal ve ekonomik şartlara direniş öyküsünü ekrana taşıyan bir dizi. Çarşamba akşamları tüm Türkiye’yi televizyon karşısına kitleyen, her bölümüyle seyircilerin duygularını alt üst eden ve efsaneye dönüşen Yaprak Dökümü dizisi, başladığı günden beri büyük ilgi görüyor. Geçen sezon başlayan ve iki sezondur seyircileri ekrana bağlayan Yaprak Dökümü’nün başrol oyuncuları Halil Ergün, Güven Hokna, Deniz Çakır, Gökçe Bahadır ve Fahriye Evcen ile gerçekleştirdiğimiz röportajda dizinin yakaladığı başarının sırları öğrendik.
Giderek gerçek bir efsane olan Yaprak Dökümü’nün otoriter Ali Rıza Bey’i Halil Ergün ile keyifli bir söyleşi gerçekleştiriyoruz…
Dizide canlandırdığınız Ali Rıza Bey nasıl bir adam?
Biraz nesli tükenmiş bir baba, daha doğrusu nesli yok olmuş insan. Çok bilinen bir roman kahramanı. Bugüne uzantılarında tabii biraz farklılıklar çıkıyor çünkü roman günümüze adapte edildi. Belli değerleri korumaya ve ailesini bir arada tutmaya çalışan emekli bir kaymakam Ali Rıza Bey...
Oyunculuk merakınız nereden geliyor?
Çok eski... Lise yıllarım Türkiye’de tiyatronun altın çağının yaşandığı bir dönemdi. Bütün Anadolu’da tiyatrolar vardı, düşünce hayatında bir kıpırdanma söz konusuydu. Türk tiyatrosu üzerine de büyük tartışmalar vardı. Halk tiyatrosu, devrimci tiyatro, klasik tiyatro gibi kavramların konuşulduğu dönemlerdi. Bizim de gençler olarak hayata başka türlü bakmayı çalıştığımız günlerdi. Şahsi olarak benim de kendimi ifade edecek bir yer aradığım zamanlardı. Mülkiye’de çok önemli bir tiyatro hareketi başlamıştı. Tiyatro, benim için bir sevda değil, kendimi ifade edecek bir alan anlamına geliyordu.
Yaprak Dökümü’ne nasıl başladınız?
Arka arkaya diziler yaptım. Çok yorgundum aslında, hiç düşünmüyordum yeni bir şey... Ama ‘Yaprak Dökümü’ deyince düşündüm. Çünkü biraz kalitenin düştüğünü görüyordum, biraz kolaj kültürüne dönüşüyordu diziler. Aslında zengin bir edebiyatımız var. Kitleleri avlayan projelerdense kaliteli bir şey olmasını tercih ettim. Kültürel çözülmenin yaşandığı bugünlerde güzel bir mesaj verecektik bu diziyle, o yüzden kabul ettim.
Ali Rıza ile benzer yönleriniz var mı?
Tabii... Her ne kadar kalabalıkların insanı olsam da her ne kadar modern ilişkilerin içinde olsam da klasik bir yanım vardır hep. Bir de ahlaki fazileti savunuyorum. İnsanların çağlar boyu değişmeyen hasretlerinin takipçisi olmaya çalışıyorum, izler buluyorum bu yüzden kendimde. Ali Rıza Bey’in çok iyi inşa edilmesi gerekiyordu, hâlâ da çalışıyorum.
Genellikle baba rolleri teklif ediliyor size, sebebi ne olabilir?
Televizyonda öyle başladı. Herhalde iyi beceriyorum bu işi diye, bir de yaşımız ve dönem gereği de olabilir. Bir dahaki çalışmalarda daha renkli öneriler gelmesini ve değişmesini istiyorum. 70 tane sinema filminde çok değişik karakterleri canlandırdım ama televizyonda hep baba oynuyormuşum gibi geliyor.
Dizi dışında neler var gündeminizde?
Her sene öneri getiriyorlar ama ben tiyatrodan çok korkuyorum. Bazı projeler var sinemada ama o da diziyle birlikte gitmiyor. Boşu boşuna yapmam.
Yaprak Dökümü"nün başrol oyuncularından Güven Hokna, yeni sezonda da heyecanın dinmeyeceğini, izleyiciyi şaşırtmaya devam edeceklerini söylüyor.
Canlandırdığınız karakter için neler söyleyeceksiniz?
Bu dizide günümüze uyarlanan bir hikaye söz konusu... Biz insan öğesini işliyoruz. Hayriye ya da Ali Rıza’nın ötesinde insan gerçekleri var. Bu verilerin hepsi de doğru veriler.
Çok iyi bir ekip oluşturdunuz...
Örnek alınacak oyuncu olarak bizler başı çektiğimizden, genç oyuncular da çok başarılı işler çıkarıyor. "Ben oldum" diye bir şey zaten söz konusu değil. Ben 45 yılımı tiyatroya vermiş biri olarak hala "Eksiklerim var" diyorsam, onlara halt yemek düşer.
Dizinin uzun soluklu oluşunu ve çok iyi reytingler yakalamasını nelere bağlıyorsunuz?
Doğru örnek ve mesajlarla yaklaşıyor olmamıza... İzleyiciler, bu dizideki karakterleri çevrelerindeki veya ailelerindeki kişilerle karşılaştırıyorlar.
Güven Hanım, siz canlandırdığınız Hayriye karakteri için neler söyleyeceksiniz?
Hayriye zaman zaman kocasıyla çatışıyor. Sonra bir bakıyorsunuz ona karşı çok mülayim. Ama altyapısında cehalet var kadının. Okumuşluğu pek yok. Kasabalı bir kadın ve biraz öne çıkma çabasında...
Yeni sezonla ilgili neler söyleyeceksiniz?
Melodram başladı. Aileyi çok güzel şeyler beklemiyor. Bana kalsa ben bir altıncı çocuk yapmak istiyorum ama ona izin vermiyorlar. Hayriye bunun için tutturabilir.
"Yaprak Dökümü"nün çilekeş kadını Fikret'i canlandıran Bennu Yıldırımlar, Fikret'i zor günlerin beklediğini söylüyor.
Böylesine büyük bir başarıyı bekliyor muydunuz?
Benim "Yaprak Dökümü" serüvenim tiyatroyla başladı. 400’e yakın oyunda rol aldım ve her zaman bu ilgiyi gördüm. Halkımız bu öyküyü çok seviyor ve kendilerinde çok şey buluyor. Ben bu dizinin tutacağını biliyordum, yanılmadığım için çok mutluyum.
Eski bir tiyatro oyuncususunuz. Tiyatroda seyirciyle birebir iletişime giriyorsunuz. Dizi çekimlerinde bu duyguyu yakalamak zor olmuyor mu?
Bu bir deneyim meselesi. Ben 1990 yılında mezun oldum. Kamera serüvenim yeni başlamadı. Bu işe başladığımdan beri zamanımı hiç boşa harcamadım. Kamerayı ve o ortamın matematiğini çözdüğünüz zaman işiniz daha da kolaylaşıyor.
Peki, gelecek bölümlerde Fikret’i neler bekliyor?
Fikret’e rahat yüzü yok, onu çok daha zor günler bekliyor. Kaynana Cevriye, Fikret’e hayatı zindan etmeye devam edecek. Ne de olsa kötülere bir şey olmaz.
Dışarı çıktığınız zaman nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Fikret karakteri olumlu bir karakter olduğu için insanlar beni seviyorlar. Tabii ki, evlenmeme karşılar ama romanı takip etmemiz gerekiyor.
Bu yoğun temponun içinde ailenize yeteri kadar vakit ayırabiliyor musunuz?
Gerçek anne kavramına uyduğumu düşünmüyorum. Çünkü sabahtan akşama kadar evde oturan veya belli saatler içinde çalışıp evine giden bir kadın değilim. Doğal olarak aile içindeki sistemimiz daha farklı gelişiyor.
1998 yılından beri sinemayla ilgili hiçbir projede yer almadınız. Şu sıralar gelen teklifler var mı?[/color]
Evet, birçok proje için teklif alıyorum. Tabii illa bir sinema filmim olsun diye de her gelen teklifi kabul edemem. Akılda kalıcı projelerde yer almak istiyorum.
Bir projeyi seçerken öncelikle nelere dikkat edersiniz?
Senaryonun ayaklarının yere basması benim için çok önemli. Ben insanlara güvenmeyi severim ama ne kadar güvenilir bir ortamdayız bilmiyorum. Onun için daha dikkatli olmalıyız.
"Yaprak Dökümü" dizisinin kötü kadını Ferhunde'yi canlandıran Deniz Çakır: "Siz Ferhunde'nin son bölümlerdeki melek hallerine aldanmayın. Önümüzdeki bölümler heyecanlı olacak diyor.
Dizi için teklif almadan önce "Yaprak Dökümü" romanını okumuş muydunuz?
Lisede okumuştum. Teklif gelince tekrar okudum. Ara sıra göz atıyorum. Romanda Ferhunde altı çok çizilen bir karakter değil. Biz romandaki Ferhunde'den epey uzaklaştık, onu bir aksiyon elemanı olarak kullanıyoruz.
[color="red"]Ferhunde karakterine siz kendinizden bir şeyler kattınız mı? Yoksa yazılanlara sıkı sıkıya bağlı mı kaldınız?
Ben Ferhunde'nin kötülüğünü biraz muzırlık katarak kırmak istiyorum. Bu yüzden matrak bir taraf katmaya çalıştım. Senaristlerin de hoşuna gitti bu.
Ferhunde'nin ne kadarı Deniz Çakır? Hangi yanları size yakın?
Cüretkârlığı, lafını esirgememesi ve matrak yanı. Seyirci hep dramatik roller oynadığım için bunun farkında değil. Prodüktör olsaydım bana komedi oynatırdım. Benim malzemem mizaha daha uygun. Fakat Türkiye'de benim istediğim tarzda mizah yapılmıyor. Altına gülme efekti konuyor, adı komedi oluyor. Son zamanlardaki oyuncuların içlerinde komedi oyuncusu yok. Komedi tiplemeleri yaratan insanlar var.
Ferhunde'nin bazı lafları "İnsan bu kadar kötü kalpli olamaz" dedirtecek cinsten. Ferhunde'nin size de pes dedirten replikleri var mı?
Senaryoyu okuyunca bazen Ferhunde'ye kızıyorum. Ferhunde çok geleneksel bir aileye gelin gelmiş. Ailede kimsenin babaya sesi çıkmazken o bazen öyle bir şey söylüyor ki "Bu ne cüret?" diyorum.
Ferhunde dizinin son bölümlerinde iyice duruldu. İzleyici alışık değil bu duruma. Bir kötülük bekliyor ondan.
Siz Ferhunde'nin bu melek hallerine aldanmayın. İki-üç bölüm sonra yine gelecekler ona. Ne zaman kuyruğuna basılsa direkt pençelerini çıkarıyor. Ben karakterlerimi çalışırken hep hayvanlarla özdeşleştiririm.
Neden oyuncu olmayı istediniz? Size çekici gelen tarafı neydi?
Küçükken taklit yapmayı severdim. En çok Emel Sayın'ı taklit ederdim. Kendimi gösterme, alkış isteme merakım vardı. Ortaokul ve lise yıllarımda fark ettim ki tiyatro oyunlarını resmen büyülenerek izliyorum. Ankara Devlet Tiyatrosu'nda izlediğim oyunculardan Zeynep Eronat bu mesleği seçmeme neden olan önemli isimlerden biri. Onu izlerken çok etkilenmiş, koltuğa mıhlanmıştım. Ben de onun gibi izleyiciyi koltuğa mıhlamak istedim ve koltukta oturmak yerine sahne tarafına geçmeye karar verdim.
Gökçe Bahadır (Leyla)
Leyla karakteriyle benzer yönleriniz var mı?
Ailenin ortanca kızı Leyla yaşının gerektirdiklerini yaşayan bir kız. İçinde çok büyük heyecanları olan ama babasına karşı saygısından dolayı bunları dizginlemeye çalışan bir insan. Ben çok inişleri çıkışları olan biriyim. Günüm günüme uymaz. Yaşım Leyla’dan daha büyük. Ama heyecanlarım hiç dinmedi. Yaşını hisseden biri değilim, çocuk ruhluyum. Leyla’yla heyecanlarımız birbirine benziyor. Ama ben hayatı kontrollü yaşamıyorum.
Oyuncu olarak kendinizi şu anda nerede görüyorsunuz?
Ben idealleri olan, azimli biriyim. Bir şeyi gerçekten istiyorsam, ona ulaşmak için her şeyi yaparım. Eğer yeteneğim varsa bunun fark edileceğine inanıyorum.
Oynamayı çok istediğiniz bir karakter var mı?
Şu ana kadar hep kendime yakın rolleri oynadım. Ama asıl hayalim aykırı tipleri oynamak.
Fahriye Evcen (Necla)
Oyuncu olmayı istiyor muydunuz?
Ben tesadüfen dizi oyuncusu oldum.
Necla oynaması zor bir karakter değil mi?
Benim için zor ya da kolay rol diye bir şey yok. Necla da diğerleri gibi büyük zorluklar yaşıyor. Necla da yanlış kararlarıyla bu dökümün bir parçası.
Almanya’da doğup büyümüş biri olarak Türkiye’de hiç zorluk yaşadınız mı?
Evet, yaşadım. Almanya ve Türkiye birbirinden çok farklı iki ülke. Sosyal hayat, ekonomik şartlar çok farklı. Türkiye’de hayat daha zor.
Nasıl dizi oyuncusu oldunuz?
Almanya’da tiyatro oyunlarında rol alıyordum. Televizyonla alakam hiç olmamıştı. Türkiye’de bazı tesadüfler sonucu televizyonla tanıştım. Burada şansımın yaver gittiğini düşünüyorum.
Biraz ailenizden bahseder misiniz?
Benim ailem de tıpkı dizideki gibi kalabalık. Dört kızız, üç ablam var. Annemle babamın Ali Rıza ve Hayriye karakterleriyle çok benzer yönleri var. Aile düzenimiz aynı. Dizideki gibi bizim evde de akşam yemeklerinde herkes aynı masada olmak zorundadır.
Antalya High Life
En son dilan-cagri tarafından Perş. Şub. 28, 2008 1:13 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°7
Geri: basında çıkan haberler
Fikret'in öpücüğü Fener'i yendi
MAGAZİN SERVİSİ
KANAL D'nin yediden yetmişe herkes tarafından büyük beğeniyle izlenen reyting rekortmeni dizisi "Yaprak Dökümü", çarşamba akşamı ekrana gelen bölümüyle yine milyonları ekran başına kilitledi. Dizinin bu haftaki bölümü, AB Grubu'nda yüzde 21.8 reyting ve yüzde 47.1 izlenme payı, Tüm Kişiler'de de yüzde 21.4 reyting ve yüzde 44.3 izlenme payı ile günün en çok izlenen programı ve gün birincisioldu.
Star TV'de canlı olarak ekrana gelen Fenerbahçe-Sevilla maçı ise AB Grubu'nda yüzde 20.9 reyting ve yüzde 45.4 izlenme payı, Tüm Kişiler'de de yüzde 20.6 reyting ve yüzde 45.3 izlenme payı ile ikinci sırada yer aldı.
Milliyet 22.02.2008
http://www.milliyet.com.tr/2008/02/22/magazin/mag03.html
MAGAZİN SERVİSİ
KANAL D'nin yediden yetmişe herkes tarafından büyük beğeniyle izlenen reyting rekortmeni dizisi "Yaprak Dökümü", çarşamba akşamı ekrana gelen bölümüyle yine milyonları ekran başına kilitledi. Dizinin bu haftaki bölümü, AB Grubu'nda yüzde 21.8 reyting ve yüzde 47.1 izlenme payı, Tüm Kişiler'de de yüzde 21.4 reyting ve yüzde 44.3 izlenme payı ile günün en çok izlenen programı ve gün birincisioldu.
Star TV'de canlı olarak ekrana gelen Fenerbahçe-Sevilla maçı ise AB Grubu'nda yüzde 20.9 reyting ve yüzde 45.4 izlenme payı, Tüm Kişiler'de de yüzde 20.6 reyting ve yüzde 45.3 izlenme payı ile ikinci sırada yer aldı.
Milliyet 22.02.2008
http://www.milliyet.com.tr/2008/02/22/magazin/mag03.html
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°8
Geri: basında çıkan haberler
EKRANLARIN FENOMEN DİZİSİ "YAPRAK DÖKÜMÜ" ÖNÜMÜZDEKİ SEZON DA DEVAM EDECEK Mİ ?.. İŞTE UÇANKUŞ’UN EDİNDİĞİ SICAK BİLGİ…
22/2/2008 14:00
Yaprak Dökümü fanatiklerine müjdeli haber!...
2 yıldır Kanal D’de yayınlanan Rating rekortmeni dizi “Yaprak Dökümü” önümüzdeki sezon da devam ediyor...
Kaynak: Uçankuş
22/2/2008 14:00
Yaprak Dökümü fanatiklerine müjdeli haber!...
2 yıldır Kanal D’de yayınlanan Rating rekortmeni dizi “Yaprak Dökümü” önümüzdeki sezon da devam ediyor...
Kaynak: Uçankuş
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°9
Geri: basında çıkan haberler
Bu öpücük FB'den daha çok izlendi
Kanal D'nin sevilen dizisi Yaprak Dökümü'nün yeni bölümü Fenerbahçe'nin gollerinden bile daha çok izlendi.
Reşat Nuri Güntekin'in aynı adlı romanından uyarlanan dizinin çarşamba akşamı yayınlanan bölümü milyonlanca kişiyi ekrana kilitledi.
Dizi, Fenerbahçe ve Sevilla futbol takımları arasında oynanan Şampiyonlar Ligi karşılaşmasının olduğu saatlerde yayınlanmasına rağmen dizinin kahramanlarından Fikret ile sırf evinden kaçmak için evlendiği eşi arasındaki yakınlaşmanın ağırlıklı olarak işlendiği bölümü, AB Grubu'nda yüzde 21.8 reyting ve yüzde 47.1 izlenme payı, Tüm Kişiler'de de yüzde 21.4 reyting ve yüzde 44.3 izlenme payı ile günün en çok izlenen programı ve gün birincisioldu.
Star TV'de canlı olarak ekrana gelen Fenerbahçe-Sevilla maçı ise AB Grubu'nda yüzde 20.9 reyting ve yüzde 45.4 izlenme payı, Tüm Kişiler'de de yüzde 20.6 reyting ve yüzde 45.3 izlenme payı ile ikinci sırada yer aldı.
Kaynak: Hürriyet Gazetesi
Kanal D'nin sevilen dizisi Yaprak Dökümü'nün yeni bölümü Fenerbahçe'nin gollerinden bile daha çok izlendi.
Reşat Nuri Güntekin'in aynı adlı romanından uyarlanan dizinin çarşamba akşamı yayınlanan bölümü milyonlanca kişiyi ekrana kilitledi.
Dizi, Fenerbahçe ve Sevilla futbol takımları arasında oynanan Şampiyonlar Ligi karşılaşmasının olduğu saatlerde yayınlanmasına rağmen dizinin kahramanlarından Fikret ile sırf evinden kaçmak için evlendiği eşi arasındaki yakınlaşmanın ağırlıklı olarak işlendiği bölümü, AB Grubu'nda yüzde 21.8 reyting ve yüzde 47.1 izlenme payı, Tüm Kişiler'de de yüzde 21.4 reyting ve yüzde 44.3 izlenme payı ile günün en çok izlenen programı ve gün birincisioldu.
Star TV'de canlı olarak ekrana gelen Fenerbahçe-Sevilla maçı ise AB Grubu'nda yüzde 20.9 reyting ve yüzde 45.4 izlenme payı, Tüm Kişiler'de de yüzde 20.6 reyting ve yüzde 45.3 izlenme payı ile ikinci sırada yer aldı.
Kaynak: Hürriyet Gazetesi
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°10
Geri: basında çıkan haberler
Öpücükle gelen reyting
İlgiyle izlenen "Yaprak Dökümü" dizisinde Fikret Tahsin'in öpüşme sahnesi, Fenerbahçe-Sevilla maçını bile geride bıraktı.
Dizi, çarşamba akşamı ekrana gelen bölümü AB grubunda 47.10'luk izlenme payıyla rekor kırdı.
Kaynak: Hürriyet Gazetesi
İlgiyle izlenen "Yaprak Dökümü" dizisinde Fikret Tahsin'in öpüşme sahnesi, Fenerbahçe-Sevilla maçını bile geride bıraktı.
Dizi, çarşamba akşamı ekrana gelen bölümü AB grubunda 47.10'luk izlenme payıyla rekor kırdı.
Kaynak: Hürriyet Gazetesi
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°11
Geri: basında çıkan haberler
Vatan Gazetesi - Memet Guler
Gelelim haftanın diziler liginin reyting analizine. Ekranlarda değişen pek bir şey yok efendim. İlk dört sırada yine Binbir Gece, Yaprak Dökümü, Kurtlar Vadisi Pusu ve Arka Sokaklar var. Bu dört dizinin üçü de Kanal D ekranında yayınlanıyorlar. Yani diziler liginde Kanal D’nin liderliği sürüyor. Bu akşam ana haber bülteni yarışında da yepyeni bir döneme giriliyor. Atv, anchorman’ler liginde bu akşam sahaya Mehmet Barlas’la çıkıyor. Ana haberlerde ilk gün yaşanan yarışın reyting sonuçlarını değerlendirmek ise, bugün de bize ayrılan köşenin sonuna geldik, çarşamba gününe kalıyor. Hepinize iyi haftalar...
18 ŞUBAT - 25 ŞUBAT HAFTASININ EN ÇOK İZLENEN DİZİLERİ
TÜM KİŞİLER
YAPRAK DÖKÜMÜ KANAL D 21.40 44.30
BİNBİR GECE KANAL D 16.60 34.50
KURTLAR VADİSİ PUSU SHOW 16.00 34.20
ARKA SOKAKLAR KANAL D 14.70 30.90
ASİ KANAL D 9.20 20.50
ANNEM KANAL D 8.80 22.80
KÖPRÜ STAR 8.30 22.00
TEK TÜRKİYE STV 7.50 16.80
GENCO KANAL D 7.40 17.50
ELVEDA RUMELİ ATV 7.40 15.80
PARS NARKOTERÖR SHOW 7.10 15.00
KAVAK YELLERİ KANAL D 6.80 14.60
SILA ATV 6.60 14.80
PARMAKLIKLAR ARD. ATV 6.60 14.30
SELENA ATV 6.50 15.50
AB GRUBU
BİNBİR GECE KANAL D 22.70 49.10
YAPRAK DÖKÜMÜ KANAL D 21.80 47.10
KURTLAR VADİSİ PUSU SHOW 15.50 33.50
ARKA SOKAKLAR KANAL D 11.10 23.30
ANNEM KANAL D 10.90 27.70
ELVEDA RUMELİ ATV 10.90 23.50
HATIRLA SEVGİLİ ATV 10.70 27.60
AVRUPA YAKASI ATV 10.50 22.50
ASİ KANAL D 9.50 22.30
BIÇAK SIRTI KANAL D 9.20 23.20
KAVAK YELLERİ KANAL D 8.00 17.80
KÖPRÜ STAR 7.90 19.60
PARMAKLIKLAR ARD. ATV 7.50 16.90
SILA ATV 6.70 16.00
PARS NARKOTERÖR SHOW 6.50 13.70
Gelelim haftanın diziler liginin reyting analizine. Ekranlarda değişen pek bir şey yok efendim. İlk dört sırada yine Binbir Gece, Yaprak Dökümü, Kurtlar Vadisi Pusu ve Arka Sokaklar var. Bu dört dizinin üçü de Kanal D ekranında yayınlanıyorlar. Yani diziler liginde Kanal D’nin liderliği sürüyor. Bu akşam ana haber bülteni yarışında da yepyeni bir döneme giriliyor. Atv, anchorman’ler liginde bu akşam sahaya Mehmet Barlas’la çıkıyor. Ana haberlerde ilk gün yaşanan yarışın reyting sonuçlarını değerlendirmek ise, bugün de bize ayrılan köşenin sonuna geldik, çarşamba gününe kalıyor. Hepinize iyi haftalar...
18 ŞUBAT - 25 ŞUBAT HAFTASININ EN ÇOK İZLENEN DİZİLERİ
TÜM KİŞİLER
YAPRAK DÖKÜMÜ KANAL D 21.40 44.30
BİNBİR GECE KANAL D 16.60 34.50
KURTLAR VADİSİ PUSU SHOW 16.00 34.20
ARKA SOKAKLAR KANAL D 14.70 30.90
ASİ KANAL D 9.20 20.50
ANNEM KANAL D 8.80 22.80
KÖPRÜ STAR 8.30 22.00
TEK TÜRKİYE STV 7.50 16.80
GENCO KANAL D 7.40 17.50
ELVEDA RUMELİ ATV 7.40 15.80
PARS NARKOTERÖR SHOW 7.10 15.00
KAVAK YELLERİ KANAL D 6.80 14.60
SILA ATV 6.60 14.80
PARMAKLIKLAR ARD. ATV 6.60 14.30
SELENA ATV 6.50 15.50
AB GRUBU
BİNBİR GECE KANAL D 22.70 49.10
YAPRAK DÖKÜMÜ KANAL D 21.80 47.10
KURTLAR VADİSİ PUSU SHOW 15.50 33.50
ARKA SOKAKLAR KANAL D 11.10 23.30
ANNEM KANAL D 10.90 27.70
ELVEDA RUMELİ ATV 10.90 23.50
HATIRLA SEVGİLİ ATV 10.70 27.60
AVRUPA YAKASI ATV 10.50 22.50
ASİ KANAL D 9.50 22.30
BIÇAK SIRTI KANAL D 9.20 23.20
KAVAK YELLERİ KANAL D 8.00 17.80
KÖPRÜ STAR 7.90 19.60
PARMAKLIKLAR ARD. ATV 7.50 16.90
SILA ATV 6.70 16.00
PARS NARKOTERÖR SHOW 6.50 13.70
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°12
Geri: basında çıkan haberler
Yaprak Dökümü’nün sabır taşları
Yaprak Dökümü dizisinde özellikle Fikret’in kayınvalidesine karşı büyük sabrı ve Ali Rıza Bey’in tekleyen kalbine rağmen başına gelen her felakete karşı güçlü duruşu ekran başındakilerin büyük takdirini kazanmakta.
2 sezondur ekranın en beğenilen dizileri arasında yer alan Kanal D’deki Yaprak Dökümü’nde hemen herkese ibret olacak onlarca olay yaşandı. Birbirine son derece bağlı ailenin bir anda dağılışını izleyen diziseverler, şimdi de her şeye rağmen direnen ama ayakta durmaya çalışan aile bireylerinin yeniden biraraya gelme çabalarına şahit olmakta.
Ancak yaşanan onca badireden sonra ailenin sorgusuz sualsiz kaldığı yerden yaşantılarına devam etmesi de sözkonusu olmuyor tabii ki... Leyla ve Necla arasında her an çıkabilecek bir kavga nedeniyle sürekli tetikte olan aile, küçük Ayşe’nin ablalarının kavgaları ve evde yaşanan tüm sorunlardan nasıl etkilendiğini hesaba katamamış ve bir önceki bölümde öğretmeninin anlattıkları karşısında büyük şok yaşamıştı. Yaşanan bütün o ağırlıkların altında ezilen anne-baba, küçük kızlarının içinde bulunduğu ortamı ne yazık ki hesap edememişti. Bu hafta Ayşe önce psikoloğa sonra da bir Oyuncak Müzesine götürüldü. Çocuklarıyla daha fazla ilgilenmek isteyen Ali Rıza Bey ve Hayriye Hanım’ın kızlarını götürdüğü Oyuncak Müzesi yazar Sunay Akın’ın kurduğu ve birbirinden ilginç, hem çok eski hem de yeni bir çok oyuncağa ev sahipliği yapan mekandı. Bu ağır dramın içine bu tür bir mekanın ayrıcalığını yerleştirdiği için senarist ve yapım grubunu tebrik etmek gerek.
Ali Rıza Bey’in aileyi biraraya toplama ve yaraları sarma çabalarına rağmen başka bir kopuş yaşanmaktaydı. Yaman Bey ile birlikte sık sık kumar oynayan Şevket, işi iyice hırsa bindirmeye başladı. Son olarak evde bir köşeye sakladığı 3-5 kuruşunu da kaybeden Şevket, asıl şoku tam o anda babası Ali Rıza Bey’i karşısında görünce yaşadı. Ancak belki de en büyük şoku o anda Ali Rıza Bey yaşamaktaydı. Bundan sonra olacakları gelecek hafta hep birlikte göreceğiz. Çünkü bunlar, dizinin bu haftaki bölümüne yansıyan son karelerdi. Bakalım, tüm acı fırtınalara göğüs germeyi bir şekilde beceren Ali Rıza Bey, en büyük destekçisi olan oğlunu kumar masasında görmenin acısını nasıl hafifletecek.
Bir başka sabır timsali ise evin büyük kızı Fikret. Yaşanan tatsızlıklardan sonra apar topar hiç tanımadığı 3 çocuklu Tahsin’le evlenen Fikret, kayınvalidesinin kendine yaşattığı onca eziyete, hakarete, aşağılamaya büyük bir sabırla ve olgunlukla karşı koydu. Ancak, oğlu ile hiç istemediği gelininin yakınlaşmalarına tanık olan Cevriye Hanım’ın, Fikret’e söylediği ağır sözler genç kadını çileden çıkardı. Yine de kendisini tutmayı başaran ancak tepkisini de son derece üsturuplu bir şekilde ortaya koyan Fikret’in, el emeği göz nuru işlediği bohçayı paramparca görünce herkesin yüreği ağzına geldi, nefesler tutuldu. ’Fikret artık pes eder, ağzına geleni söyler, çantasını da alır gider’ dedirtecek cinsten sabırlar taştı. Hatta ekran başındakiler Fikret’in böyle bir davranışı karşısında, ’Oh be! işte sonunda cezasını verdi, iyi oldu böyle kaynanaya, hak etmişti. Fikret iyi dayandı’ diyecek kadar Fikret’ten yana bir tavır içindeler. Ancak Fikret yine herkesi şaşırtan ve ders veren bir edayla ’Bu benim el emeğim göz nurumdu. Ama emek vermeyenler emeğin değerini bilemezki’ sözleriyle hem ekran başındakileri hem de Cevriye Hanım’ı tam kalbinin ortasından vurdu.
Fikret’in olgunluğu, sabrı, anlayışı ve duygularını kontrol edişi, hem saygıyı hem de sevgiyi hakedecek cinsten. Zaten Tahsin ve çocuklar da bunu farkettiği için çoktan Fikret’i bağırlarına bastılar. Şimdiki beklenti ise kaynana Cevriye’nin de bir gün pes edeceği ve Fikret’i sevmeye başlayacağı. Bu olur mu bilinmez ama Fikret’in ekran başındakilere saygı ve sabrın ne demek olduğunu anlatan tavrı herkese örnek olacak nitelikte. Bu arada Cevriye Hanım’ı oynayan Güler Ökten’in oyunculuğu ise her sahnede daha da çok büyüyor.
Bakalım Yaprak Dökümü’nün her sarsıntıya, her rüzgara büyük bir yürek, sevgi ve olgunlukla göğüs geren Ali Rıza Bey ve büyük kızı Fikret’i daha ne gibi süprizler bekliyor!
KAYNAK: TELEVİZYONGAZETESİ / ZELİHA KUZUCANLI
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°13
Geri: basında çıkan haberler
"Deli Doktoru"na deli oluyorum
PSİKOLOG ve arkeologların ülkemizdeki kara yazgısıdır. Birine "deli doktoru" derler, diğerine "mezar kazıcı". Oysa ruh bilimi ile uğraşanlar sadece akli dengesini yitirmiş insanların derdine çare bulmakla kalmaz, insanların ruh sağlıklarını korumalarına, günlük streslerinden uzaklaşıp, rahatlamalarına, bir türlü içinden çıkamadıkları psikolojik problemlerini çözmelerine de yardımcı olurlar. Oysa deli doktoru denilince aklımıza, deli gömleği giymiş hastaların koluna zorla iğne yapmaya çalışan beyaz önlüklü adamlar gelir. Sağ olsunlar, bizim bazı dizi senaristlerimiz de bu yanlış imajı pekiştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Örneğin; askerlik dönüşü psikolojisi bozulan Gazi'nin ağabeyi, onu bir psikiyatra götürmeyi teklif ettiğinde bizimki "Ben deli değilim" diye tepki koyuyor. Binbir Gece'de intihara kalkışan Onur'un annesi, ruhsal terapi teklifini "Bana deli muamelesi mi yapıyorsunuz?" diyerek geri çeviriyor. Oysa çağdaş toplumlarda profesyonel hekimlerden ruhsal konularda destek ve danışmanlık almak, neredeyse "koruyucu hekimliğin" alanına girmiştir. İnsanlar hiçbir problemleri olmamasına rağmen düzenli aralıklarla psikiyatrlara gider ve "ruhsal check-up" yaptırırlar. Hatta aile hekimleri gibi aile psikiyatrları vardır. Bu konuya en fazla duyarlılık gösteren dizi ise Yaprak Dökümü... Orada, kendisi de en az ona başvuranlar kadar psikolojik açıdan yardıma muhtaç bir kadın psikiyatr var. Evliliği çatırdayan kadın psikiyatr, kocasıyla gönül ilişkisi olan hastası ile eşi arasında sıkışıp kalmış durumda. Ancak hastalarından söz ederken özellikle "Danışanlarım" diyor. Onların tedaviye muhtaç "deliler" olarak değil, "fikir soran danışanlar" olarak algılanmasına özen gösteriyor. Senaristlerden ricam, psikolog ve psikiyatrların "deli doktoru" gibi algılanmalarına yol açacak özensizliklerden "özenle" kaçınmalarıdır.
kaynak: Sabah - Yüksel Aytug
PSİKOLOG ve arkeologların ülkemizdeki kara yazgısıdır. Birine "deli doktoru" derler, diğerine "mezar kazıcı". Oysa ruh bilimi ile uğraşanlar sadece akli dengesini yitirmiş insanların derdine çare bulmakla kalmaz, insanların ruh sağlıklarını korumalarına, günlük streslerinden uzaklaşıp, rahatlamalarına, bir türlü içinden çıkamadıkları psikolojik problemlerini çözmelerine de yardımcı olurlar. Oysa deli doktoru denilince aklımıza, deli gömleği giymiş hastaların koluna zorla iğne yapmaya çalışan beyaz önlüklü adamlar gelir. Sağ olsunlar, bizim bazı dizi senaristlerimiz de bu yanlış imajı pekiştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Örneğin; askerlik dönüşü psikolojisi bozulan Gazi'nin ağabeyi, onu bir psikiyatra götürmeyi teklif ettiğinde bizimki "Ben deli değilim" diye tepki koyuyor. Binbir Gece'de intihara kalkışan Onur'un annesi, ruhsal terapi teklifini "Bana deli muamelesi mi yapıyorsunuz?" diyerek geri çeviriyor. Oysa çağdaş toplumlarda profesyonel hekimlerden ruhsal konularda destek ve danışmanlık almak, neredeyse "koruyucu hekimliğin" alanına girmiştir. İnsanlar hiçbir problemleri olmamasına rağmen düzenli aralıklarla psikiyatrlara gider ve "ruhsal check-up" yaptırırlar. Hatta aile hekimleri gibi aile psikiyatrları vardır. Bu konuya en fazla duyarlılık gösteren dizi ise Yaprak Dökümü... Orada, kendisi de en az ona başvuranlar kadar psikolojik açıdan yardıma muhtaç bir kadın psikiyatr var. Evliliği çatırdayan kadın psikiyatr, kocasıyla gönül ilişkisi olan hastası ile eşi arasında sıkışıp kalmış durumda. Ancak hastalarından söz ederken özellikle "Danışanlarım" diyor. Onların tedaviye muhtaç "deliler" olarak değil, "fikir soran danışanlar" olarak algılanmasına özen gösteriyor. Senaristlerden ricam, psikolog ve psikiyatrların "deli doktoru" gibi algılanmalarına yol açacak özensizliklerden "özenle" kaçınmalarıdır.
kaynak: Sabah - Yüksel Aytug
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°14
Geri: basında çıkan haberler
Eski tüfekler açık ara önde
Bizim köşenin müdavimleri hatırlayacaklardır. Geçenlerde televizyon dizilerinde rol alan eski tüfeklerin olağanüstü performanslarından dem vurarak, "Ne varsa, eskilerde var" başlığıyla bir yorum kaleme almıştım. Bu iddiam, internet üzerinden gerçekleştirilen geniş katılımlı bir anket ile tescillendi. 2 buçuk milyon üyeli arkadaşlık sitesi Gayet.net, üyelerine sezonun en başarılı televizyon yapımlarını ve oyuncularını seçtirdi. 200 bin kişinin oy kullandığı anketin En İyi Erkek Oyuncu kategorisinde Halil Ergün birinci, Gazanfer Özcan ikinci, Erdal Özyağcılar üçüncü, Arif Erkin dördüncü, Haluk Bilginer de beşinci oldu. En İyi Kadın Oyuncu kategorisinde ise birinciliği Hümeyra aldı. Drama dalında Yaprak Dökümü'nün birinciliği elde ettiği ankette, komedi dalının birincisi ise Avrupa Yakası oldu. En İyi Çıkış Yapan Genç Oyuncu kategorisinde merhum Barış Akarsu'nun açık arayla birinci olması ise bir kez daha burnumun direğini sızlattı.
KAYNAK:SABAH
YÜKSEL AYTUĞ
http://www.sabah.com.tr/gny/haber,33...CDD42323F.html
Bizim köşenin müdavimleri hatırlayacaklardır. Geçenlerde televizyon dizilerinde rol alan eski tüfeklerin olağanüstü performanslarından dem vurarak, "Ne varsa, eskilerde var" başlığıyla bir yorum kaleme almıştım. Bu iddiam, internet üzerinden gerçekleştirilen geniş katılımlı bir anket ile tescillendi. 2 buçuk milyon üyeli arkadaşlık sitesi Gayet.net, üyelerine sezonun en başarılı televizyon yapımlarını ve oyuncularını seçtirdi. 200 bin kişinin oy kullandığı anketin En İyi Erkek Oyuncu kategorisinde Halil Ergün birinci, Gazanfer Özcan ikinci, Erdal Özyağcılar üçüncü, Arif Erkin dördüncü, Haluk Bilginer de beşinci oldu. En İyi Kadın Oyuncu kategorisinde ise birinciliği Hümeyra aldı. Drama dalında Yaprak Dökümü'nün birinciliği elde ettiği ankette, komedi dalının birincisi ise Avrupa Yakası oldu. En İyi Çıkış Yapan Genç Oyuncu kategorisinde merhum Barış Akarsu'nun açık arayla birinci olması ise bir kez daha burnumun direğini sızlattı.
KAYNAK:SABAH
YÜKSEL AYTUĞ
http://www.sabah.com.tr/gny/haber,33...CDD42323F.html
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°15
Geri: basında çıkan haberler
Botokslu emekli memur olur mu?
Mehmet Ali Erbil’den Halil Ergün’e botoks eleştirisi... ‘Yaprak Dökümü’nde rol alan Ergün’ün dizide bir memuru canlandırmasına rağmen botoks yaptırdığını söyleyen Erbil, “Adam resmen botokslu. Ağlıyor ama kaşları yukarıda. Biz olsak hemen eleştirirler” dedi. Reşat Nuri Güntekin’in romanından uyarlanan dizinin uzamasına anlam veremediğini de anlatan şovmen, “1000 bölüm oldu hâlâ bitmedi. Bazen rahmetli Reşat Nuri diziyi öbür dünyadan mı yazıyor diye merak ediyorum” diye konuştu.
Erçin DAĞ EYSEN
Kaynak : Akşam Gazetesi
Mehmet Ali Erbil’den Halil Ergün’e botoks eleştirisi... ‘Yaprak Dökümü’nde rol alan Ergün’ün dizide bir memuru canlandırmasına rağmen botoks yaptırdığını söyleyen Erbil, “Adam resmen botokslu. Ağlıyor ama kaşları yukarıda. Biz olsak hemen eleştirirler” dedi. Reşat Nuri Güntekin’in romanından uyarlanan dizinin uzamasına anlam veremediğini de anlatan şovmen, “1000 bölüm oldu hâlâ bitmedi. Bazen rahmetli Reşat Nuri diziyi öbür dünyadan mı yazıyor diye merak ediyorum” diye konuştu.
Erçin DAĞ EYSEN
Kaynak : Akşam Gazetesi
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°16
Geri: basında çıkan haberler
Star Gazetesi, Pazar Eki
Yazdığımız Dizileri izlerken biz de ağlıyoruz
Reyting rekorları kıran, Fenerbahçe hatta Milli Takım maçlarını bile geçen Yaprak Dökümü, Dudaktan Kalbe ve Menekşe ile Halil dizileri Melek Gençoğlu ve Ece Yönenç adlı iki yakın arkadaşın kaleminden çıkıyor. Her bölümde hem izleyeni hem de oyuncuları ağlatan senaristler diziyi yazarken ve izlerken ellerinde mendil olduğunu söylüyor
Ali Rıza Bey, Necla, Leyla, Fikret, Ferhunde’nin hikayesinin anlatıldığı Yaprak Dökümü adlı diziyi elinde mendil olmadan izleyen var mı? Ya Dudaktan Kalbe’yi veya Menekşe ile Halil’i? Hem oyuncular ağlıyor hem izleyenler... Bu sene Şampiyonlar Ligi’nde başarıdan başarıya koşan Fenerbahçe’nin maçlarını bile geçen Yaprak Dökümü, reytinglerde bayrağı kimseye kaptırmıyor, diğer programlara nal toplatıyor.
Bu üç dizinin senaryosunu yazan iki yakın arkadaş; bir çocuk annesi 45 yaşındaki Ece Yönenç ve iki çocuk annesi 49 yaşındaki Melek Gençoğlu. İki kadın çocukken okudukları Reşat Nuri Güntekin’in eserlerini birer diziye çevirdi, milyonlara izlettirdi. ‘Hayatımızda dizideki hikayelerdeki gibi entrika yok’ diyen Gençoğlu ve Yönenç, her gün sabah saat 09.00’da evde buluşup akşama kadar senaryo yazıyorlar. İşte onların hikayesi...
Herkes bu diziyi izlerken hüngür hüngür ağlıyor. Siz ağlıyor musunuz?
Ece Yönenç: Bolca ağlıyoruz. Biz abarttık; düşünürken, senaryoyu yazarken, izlerken de ağlıyoruz.
Ailenizden diziyi izleyip, ‘Bizi yine ağlattınız’ diyen var mı?
Melek Gençoğlu: Her bölümden sonra telefonlar başlıyor, arkadaşlarım arıyor. ‘Mahvolduk yine, yeter’ diyorlar. Eşim ve oğlum gözleri dolu dolu izliyor.
E.Y.: Benim en hakikatli izleyicim ablam, çoğu zaman ağlayarak arıyor.
Üç dizinin; Yaprak Dökümü, Dudaktan Kalbe, Menekşe ile Halil’in senaryosunu yazıyorsunuz. Bir de biten Aşk Yeniden vardı... Gece-gündüz çalışıyor musunuz?
M.G.: Çok yoğun bir tempoda çalışıyoruz. Haftanın üç gününü tretmanlara, diğer üç gününü ise senaryolara ayırıyoruz. Bir gün de dinlenmeye çalışıyoruz. Her sabah saat 09.00’da buluşup, tretmanları yazıyoruz. Sonra senaryoları paylaşıp ayrı ayrı yazıyoruz ve sonra birleştiriyoruz.
‘KİTABINI YAZIN’ DİYEN VAR
Yaprak Dökümü ve Dudaktan Kalbe’yi ne zaman okumuştunuz?
M.G.: Ortaokulda okumuştuk.
E.Y.: ‘En son ne zaman okudun’ derseniz, her gün okuyoruz. Sürekli elimizde, bir cümle bir fikir veriyor. Diziler uydu nedeniyle Azerbaycan’da da çok izleniyor, bir izleyici dizinin internet sitesine ‘Bu çok güzel bir dizi, inşallah bunun kitabını da yazarsınız’ demiş.
Nereden aklınıza geldi bu iki hikayeyi dizi yapmak?
E.Y.: Elmavizyon kanalında yöneticilik yapıyordum, bir programın montajında Yaprak Dökümü’nün tiyatro haberini ve Bennu Yıldırımlar’ı gördüm. Oradan çağrışım yaptı.
M.G.: Dudaktan Kalbe ise yapımcının aklına geldi.
Daha önce de eserlerden uyarlamalar yapıldı. Nedir sizin başarınızın sırrı, senaryoya gözyaşlarınızın karışması mı?
M.G.: İşimizi çok seviyoruz. Farkında olmasak da çok disiplinli çalışıyoruz.
E.Y.: Birbirimizi çok iyi tanıyoruz, çevremizi iyi gözlemliyoruz. Diziye başlamadan önce karakterlere ilişkin her türlü detayı konuştuk. Kendimizi karakterlerin yerine de koyuyoruz.
BABAM ALİ RIZA GİBİYDİ
Dizide sizin hayatınızdan hikayeler var mı?
E.Y.: Olmaz mı? Mesela kitaptaki değil ama dizideki Ali Rıza Bey babama çok benziyor. Her akşam oturulan aile sofrası evimizdekine çok benziyor. İster aç ister tok olun yemek saatinde evde olmak zorundaydık. O zaman illallah diyorduk, babam subaydı, eve girmek için bir kış, bir yaz saatimiz vardı. Şimdi düşünüyorum ki tüm aileyi bir araya toplayan güzel bir adetmiş. İnsanların yazdıkları maillerden anlıyorum ki o masa herkes için çok önemli. Düşünsenize pek çok kişinin evinde o masa şimdi yok. Bayramlarda bile buluşamıyoruz. Bu işe başlamak istememizin en büyük sebebi aslında şu anda herkesin evinde bir yaprak dökümü yaşanması. Kimi farkında, kimi ise alışmış farkında bile değil.
M.G.: Pek çok şey var. Örneğin Fikriye’nin kayınvalidesi Cevriye Hanım... Kayınvalidem öyle değil ama yakın çevremizde pek çok Cevriye var.
Menekşe ile Halil tamamen sizin özgün senaryonuz...
E.Y.: Bu dizinin orijinal hikayesi Elif Şafak’a, bölüm hikayeleri bize ait.
Siz ne izlersiniz?
M.G.: Hiçbirini izlemiyorum. Seyirci gibi izleyemediğim için iş gibi geliyor.
E.Y.: Her başlayan işe bakıyoruz ne yapılmış diye. Bıçak Sırtı ve Elveda Rumeli’yi birkaç kez izledim, çok beğendim. Pek çok dizi var ki seyrederken diyalog düzeltiyoruz. Geçen bir film izledim, iki final var ama ikisini de beğenmedim. Gece uyurken rüyamda sabah kadar o filme final yaptım.
Sırada başka bir eser var mı?
M.G.: Halit Ziya Uşaklıgil’in eseri Aşk-ı Memnu’yu diziye uyarlayacağız.
E.Y.: Aslan gibi genç kızlarız, daha yapacak çok işimiz var.
Yıllardır birlikte çalışırız bir gün kavga etmedik
Senaryo işine nasıl bulaştınız?
Ece Yönenç: Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde okurken, öğrenci olayları nedeniyle okulu bıraktım. Aklımda hiç senaryo yoktu ama hep bir şeyler yazardım. Yazı yazarak para kazanacağımı düşünmezdim. Kandemir Konduk ile tanıştım ve senaryoya başladım.
Melek Gençoğlu: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü’nü bitirdim. Sonra bir şirkette muhasebe bölümünde çalışmaya başladım. Orada eşimle tanıştım, evlendim... Aslında hep bir şeyler yazardım. Sonra bir arkadaşımın aracılığıyla Kandemir Konduk ile tanıştık. Onun senaryo ekibine katıldım.
Kaç yıl oldu?
M.G.: Bundan 15 yıl önce Kandemir Konduk’un yazar ekibindeydik. 11 yıl Mahallenin Muhtarları’nı yazdık.
E.Y.: Sonra arkadaşlığımız devam etti. Çalınan Ceset, 24 Saat, Zeynep gibi dizileri yazdık. Çok iyi anlaşıyoruz. Görmesek birbirimizi özleriz.
Senaryo kursu veriliyor, o kursa dört hafta gidip de senarist olunur mu?
E.Y.: Aslında Kandemir Konduk’un bir tanımı var; ‘Sol tarafa hareket, sağ tarafa diyalog yazacaksınız’ diye. Aslında bu kadar basit. Ama bunun matematiği, kurgusu zamanla edinilecek bir şey. Diyalog çok önemli.
M.G.: Düşünmek ne kadar özgürlükse, yazmak da o kadar özgürlük. Ama bu senaryoysa onu izlettirmektir mesele olan.
O kadar yazıyorsunuz, neden oynamayı da düşünmüyorsunuz?
E.Y.: Menekşe ile Halil’in birinci bölümünde gerdek bohçası bekleyen yengeleri oynadık. Çünkü çekimler Berlin’deydi, yengeleri oynayacak oyuncuların vizesinde sorun çıkmıştı, biz de gitmiştik oraya, biz canlandırdık.
M.G.: Mahallenin Muhtarları’nda Temel rüyasında çirkin bir kızla evlendiğini görüyordu. O kadını ben oynadım. Kaşlarımı Recep İvedik’in gibi birleştirdik, yüzüme benler yapıldı. Bir de aynı dizide Şirin’in jinekologunu oynadım. Oyunculuk zevkli ama benim işim daha keyifli.
Kaybettiğim eşime olan aşkımı dizi yapabilirim
Sizin hayatınızdaki yaprak dökümleri neler?
Ece Yönenç: Eşimi çok genç kaybettim; ben 29, o 37 yaşındaydı. Eşimi kaybettim, mutlu-mesut yaşarken kalp krizinden vefat etti. İşadamıydı. Eşim öldüğünde oğlum Ali altı yaşındaydı.
Büyük bir aşk mıydı?
E.Y.: Hem sevgili hem de çok yakın arkadaştık. 19 yaşındayken evlendim. Uzun vadeli planlar yapıyorduk, yaşasaydı 100 yıl evli olurduk. Ama her şey birden bire değişti.
Nasıl tanışmıştınız?
E.Y.: 19 yaşındaydım, üniversiteyi kazanmıştım ve evden uzaklaşmak istiyordum. Ailem engel olmak istemişti başka bir şehre gitmememe. Bir gün Caddebostan sahilinde kürek çekiyordum öfkeli öfkeli. Bir yandan da yaşadıklarımı arkadaşıma anlatıyordum. Eşim de sürat motoruyla su kayağı yapıyormuş. Ben görmüş ve ellerini bırakarak bizim sandala oturdu. Hayatında yaptığı en büyük serserilikti. Kavga ederek tanıştık. Bütün öfkemi ona kustum, o ise günlerce özür dilemeye çalıştı. Ben yine de gittim Ankara’ya.
Sonra?
E.Y.: Öğrenci olayları nedeniyle okulu bıraktım. Annemin bize imzalattığı senetler vardı ‘25 yaşından önce evlenmeyeceksiniz’ diye. Çünkü ablam çok erken evlenmişti. Ama 19 yaşımda evlendim.
Aşk hikayenizi dizi yapmayı düşünür müsünüz?
E.Y.: Olabilir, o da bir terapi aslında... Ölümler acı ama daha çok şaşkınlık. Eşimin arkasından hissettiğim çok büyük şaşkınlıktı.
Sonra evlendiniz mi?
E.Y: Aşık oldum ama evlenmedim.
Fenerbahçe reyting için Ali Rıza Bey’i transfer edebilir
Dizinin reytingi Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’ndeki maçlarından bile daha yüksek. Fenerbahçeli misiniz?
Melek Gençoğlu: Ben Galatasaray taraftarıyım.
Ece Yönenç: Ben eşim ve oğlumdan dolayı Beşiktaşlıyım.
Fenerbahçe Cumhuriyeti’nin reytingini bile geçtiniz.
E.Y.: Biz Ali Rıza Bey’e ‘Alex Rıza’ diyoruz. Herhalde Fenerbahçe bizim Ali Rıza Bey’i takıma transfer etmeye çalışacak reyting gelsin diye.
Ya transfer olursa...
E.Y.: Ali Rıza Bey bu takımı bırakıp hiçbir yere gitmez.
Yazdığımız Dizileri izlerken biz de ağlıyoruz
Reyting rekorları kıran, Fenerbahçe hatta Milli Takım maçlarını bile geçen Yaprak Dökümü, Dudaktan Kalbe ve Menekşe ile Halil dizileri Melek Gençoğlu ve Ece Yönenç adlı iki yakın arkadaşın kaleminden çıkıyor. Her bölümde hem izleyeni hem de oyuncuları ağlatan senaristler diziyi yazarken ve izlerken ellerinde mendil olduğunu söylüyor
Ali Rıza Bey, Necla, Leyla, Fikret, Ferhunde’nin hikayesinin anlatıldığı Yaprak Dökümü adlı diziyi elinde mendil olmadan izleyen var mı? Ya Dudaktan Kalbe’yi veya Menekşe ile Halil’i? Hem oyuncular ağlıyor hem izleyenler... Bu sene Şampiyonlar Ligi’nde başarıdan başarıya koşan Fenerbahçe’nin maçlarını bile geçen Yaprak Dökümü, reytinglerde bayrağı kimseye kaptırmıyor, diğer programlara nal toplatıyor.
Bu üç dizinin senaryosunu yazan iki yakın arkadaş; bir çocuk annesi 45 yaşındaki Ece Yönenç ve iki çocuk annesi 49 yaşındaki Melek Gençoğlu. İki kadın çocukken okudukları Reşat Nuri Güntekin’in eserlerini birer diziye çevirdi, milyonlara izlettirdi. ‘Hayatımızda dizideki hikayelerdeki gibi entrika yok’ diyen Gençoğlu ve Yönenç, her gün sabah saat 09.00’da evde buluşup akşama kadar senaryo yazıyorlar. İşte onların hikayesi...
Herkes bu diziyi izlerken hüngür hüngür ağlıyor. Siz ağlıyor musunuz?
Ece Yönenç: Bolca ağlıyoruz. Biz abarttık; düşünürken, senaryoyu yazarken, izlerken de ağlıyoruz.
Ailenizden diziyi izleyip, ‘Bizi yine ağlattınız’ diyen var mı?
Melek Gençoğlu: Her bölümden sonra telefonlar başlıyor, arkadaşlarım arıyor. ‘Mahvolduk yine, yeter’ diyorlar. Eşim ve oğlum gözleri dolu dolu izliyor.
E.Y.: Benim en hakikatli izleyicim ablam, çoğu zaman ağlayarak arıyor.
Üç dizinin; Yaprak Dökümü, Dudaktan Kalbe, Menekşe ile Halil’in senaryosunu yazıyorsunuz. Bir de biten Aşk Yeniden vardı... Gece-gündüz çalışıyor musunuz?
M.G.: Çok yoğun bir tempoda çalışıyoruz. Haftanın üç gününü tretmanlara, diğer üç gününü ise senaryolara ayırıyoruz. Bir gün de dinlenmeye çalışıyoruz. Her sabah saat 09.00’da buluşup, tretmanları yazıyoruz. Sonra senaryoları paylaşıp ayrı ayrı yazıyoruz ve sonra birleştiriyoruz.
‘KİTABINI YAZIN’ DİYEN VAR
Yaprak Dökümü ve Dudaktan Kalbe’yi ne zaman okumuştunuz?
M.G.: Ortaokulda okumuştuk.
E.Y.: ‘En son ne zaman okudun’ derseniz, her gün okuyoruz. Sürekli elimizde, bir cümle bir fikir veriyor. Diziler uydu nedeniyle Azerbaycan’da da çok izleniyor, bir izleyici dizinin internet sitesine ‘Bu çok güzel bir dizi, inşallah bunun kitabını da yazarsınız’ demiş.
Nereden aklınıza geldi bu iki hikayeyi dizi yapmak?
E.Y.: Elmavizyon kanalında yöneticilik yapıyordum, bir programın montajında Yaprak Dökümü’nün tiyatro haberini ve Bennu Yıldırımlar’ı gördüm. Oradan çağrışım yaptı.
M.G.: Dudaktan Kalbe ise yapımcının aklına geldi.
Daha önce de eserlerden uyarlamalar yapıldı. Nedir sizin başarınızın sırrı, senaryoya gözyaşlarınızın karışması mı?
M.G.: İşimizi çok seviyoruz. Farkında olmasak da çok disiplinli çalışıyoruz.
E.Y.: Birbirimizi çok iyi tanıyoruz, çevremizi iyi gözlemliyoruz. Diziye başlamadan önce karakterlere ilişkin her türlü detayı konuştuk. Kendimizi karakterlerin yerine de koyuyoruz.
BABAM ALİ RIZA GİBİYDİ
Dizide sizin hayatınızdan hikayeler var mı?
E.Y.: Olmaz mı? Mesela kitaptaki değil ama dizideki Ali Rıza Bey babama çok benziyor. Her akşam oturulan aile sofrası evimizdekine çok benziyor. İster aç ister tok olun yemek saatinde evde olmak zorundaydık. O zaman illallah diyorduk, babam subaydı, eve girmek için bir kış, bir yaz saatimiz vardı. Şimdi düşünüyorum ki tüm aileyi bir araya toplayan güzel bir adetmiş. İnsanların yazdıkları maillerden anlıyorum ki o masa herkes için çok önemli. Düşünsenize pek çok kişinin evinde o masa şimdi yok. Bayramlarda bile buluşamıyoruz. Bu işe başlamak istememizin en büyük sebebi aslında şu anda herkesin evinde bir yaprak dökümü yaşanması. Kimi farkında, kimi ise alışmış farkında bile değil.
M.G.: Pek çok şey var. Örneğin Fikriye’nin kayınvalidesi Cevriye Hanım... Kayınvalidem öyle değil ama yakın çevremizde pek çok Cevriye var.
Menekşe ile Halil tamamen sizin özgün senaryonuz...
E.Y.: Bu dizinin orijinal hikayesi Elif Şafak’a, bölüm hikayeleri bize ait.
Siz ne izlersiniz?
M.G.: Hiçbirini izlemiyorum. Seyirci gibi izleyemediğim için iş gibi geliyor.
E.Y.: Her başlayan işe bakıyoruz ne yapılmış diye. Bıçak Sırtı ve Elveda Rumeli’yi birkaç kez izledim, çok beğendim. Pek çok dizi var ki seyrederken diyalog düzeltiyoruz. Geçen bir film izledim, iki final var ama ikisini de beğenmedim. Gece uyurken rüyamda sabah kadar o filme final yaptım.
Sırada başka bir eser var mı?
M.G.: Halit Ziya Uşaklıgil’in eseri Aşk-ı Memnu’yu diziye uyarlayacağız.
E.Y.: Aslan gibi genç kızlarız, daha yapacak çok işimiz var.
Yıllardır birlikte çalışırız bir gün kavga etmedik
Senaryo işine nasıl bulaştınız?
Ece Yönenç: Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde okurken, öğrenci olayları nedeniyle okulu bıraktım. Aklımda hiç senaryo yoktu ama hep bir şeyler yazardım. Yazı yazarak para kazanacağımı düşünmezdim. Kandemir Konduk ile tanıştım ve senaryoya başladım.
Melek Gençoğlu: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü’nü bitirdim. Sonra bir şirkette muhasebe bölümünde çalışmaya başladım. Orada eşimle tanıştım, evlendim... Aslında hep bir şeyler yazardım. Sonra bir arkadaşımın aracılığıyla Kandemir Konduk ile tanıştık. Onun senaryo ekibine katıldım.
Kaç yıl oldu?
M.G.: Bundan 15 yıl önce Kandemir Konduk’un yazar ekibindeydik. 11 yıl Mahallenin Muhtarları’nı yazdık.
E.Y.: Sonra arkadaşlığımız devam etti. Çalınan Ceset, 24 Saat, Zeynep gibi dizileri yazdık. Çok iyi anlaşıyoruz. Görmesek birbirimizi özleriz.
Senaryo kursu veriliyor, o kursa dört hafta gidip de senarist olunur mu?
E.Y.: Aslında Kandemir Konduk’un bir tanımı var; ‘Sol tarafa hareket, sağ tarafa diyalog yazacaksınız’ diye. Aslında bu kadar basit. Ama bunun matematiği, kurgusu zamanla edinilecek bir şey. Diyalog çok önemli.
M.G.: Düşünmek ne kadar özgürlükse, yazmak da o kadar özgürlük. Ama bu senaryoysa onu izlettirmektir mesele olan.
O kadar yazıyorsunuz, neden oynamayı da düşünmüyorsunuz?
E.Y.: Menekşe ile Halil’in birinci bölümünde gerdek bohçası bekleyen yengeleri oynadık. Çünkü çekimler Berlin’deydi, yengeleri oynayacak oyuncuların vizesinde sorun çıkmıştı, biz de gitmiştik oraya, biz canlandırdık.
M.G.: Mahallenin Muhtarları’nda Temel rüyasında çirkin bir kızla evlendiğini görüyordu. O kadını ben oynadım. Kaşlarımı Recep İvedik’in gibi birleştirdik, yüzüme benler yapıldı. Bir de aynı dizide Şirin’in jinekologunu oynadım. Oyunculuk zevkli ama benim işim daha keyifli.
Kaybettiğim eşime olan aşkımı dizi yapabilirim
Sizin hayatınızdaki yaprak dökümleri neler?
Ece Yönenç: Eşimi çok genç kaybettim; ben 29, o 37 yaşındaydı. Eşimi kaybettim, mutlu-mesut yaşarken kalp krizinden vefat etti. İşadamıydı. Eşim öldüğünde oğlum Ali altı yaşındaydı.
Büyük bir aşk mıydı?
E.Y.: Hem sevgili hem de çok yakın arkadaştık. 19 yaşındayken evlendim. Uzun vadeli planlar yapıyorduk, yaşasaydı 100 yıl evli olurduk. Ama her şey birden bire değişti.
Nasıl tanışmıştınız?
E.Y.: 19 yaşındaydım, üniversiteyi kazanmıştım ve evden uzaklaşmak istiyordum. Ailem engel olmak istemişti başka bir şehre gitmememe. Bir gün Caddebostan sahilinde kürek çekiyordum öfkeli öfkeli. Bir yandan da yaşadıklarımı arkadaşıma anlatıyordum. Eşim de sürat motoruyla su kayağı yapıyormuş. Ben görmüş ve ellerini bırakarak bizim sandala oturdu. Hayatında yaptığı en büyük serserilikti. Kavga ederek tanıştık. Bütün öfkemi ona kustum, o ise günlerce özür dilemeye çalıştı. Ben yine de gittim Ankara’ya.
Sonra?
E.Y.: Öğrenci olayları nedeniyle okulu bıraktım. Annemin bize imzalattığı senetler vardı ‘25 yaşından önce evlenmeyeceksiniz’ diye. Çünkü ablam çok erken evlenmişti. Ama 19 yaşımda evlendim.
Aşk hikayenizi dizi yapmayı düşünür müsünüz?
E.Y.: Olabilir, o da bir terapi aslında... Ölümler acı ama daha çok şaşkınlık. Eşimin arkasından hissettiğim çok büyük şaşkınlıktı.
Sonra evlendiniz mi?
E.Y: Aşık oldum ama evlenmedim.
Fenerbahçe reyting için Ali Rıza Bey’i transfer edebilir
Dizinin reytingi Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’ndeki maçlarından bile daha yüksek. Fenerbahçeli misiniz?
Melek Gençoğlu: Ben Galatasaray taraftarıyım.
Ece Yönenç: Ben eşim ve oğlumdan dolayı Beşiktaşlıyım.
Fenerbahçe Cumhuriyeti’nin reytingini bile geçtiniz.
E.Y.: Biz Ali Rıza Bey’e ‘Alex Rıza’ diyoruz. Herhalde Fenerbahçe bizim Ali Rıza Bey’i takıma transfer etmeye çalışacak reyting gelsin diye.
Ya transfer olursa...
E.Y.: Ali Rıza Bey bu takımı bırakıp hiçbir yere gitmez.
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°17
Geri: basında çıkan haberler
Yaprak Dökümü’nün sabır taşları
Yaprak Dökümü dizisinde özellikle Fikret’in kayınvalidesine karşı büyük sabrı ve Ali Rıza Bey’in tekleyen kalbine rağmen başına gelen her felakete karşı güçlü duruşu ekran başındakilerin büyük takdirini kazanmakta.
2 sezondur ekranın en beğenilen dizileri arasında yer alan Kanal D’deki Yaprak Dökümü’nde hemen herkese ibret olacak onlarca olay yaşandı. Birbirine son derece bağlı ailenin bir anda dağılışını izleyen diziseverler, şimdi de her şeye rağmen direnen ama ayakta durmaya çalışan aile bireylerinin yeniden biraraya gelme çabalarına şahit olmakta.
Ancak yaşanan onca badireden sonra ailenin sorgusuz sualsiz kaldığı yerden yaşantılarına devam etmesi de sözkonusu olmuyor tabii ki... Leyla ve Necla arasında her an çıkabilecek bir kavga nedeniyle sürekli tetikte olan aile, küçük Ayşe’nin ablalarının kavgaları ve evde yaşanan tüm sorunlardan nasıl etkilendiğini hesaba katamamış ve bir önceki bölümde öğretmeninin anlattıkları karşısında büyük şok yaşamıştı. Yaşanan bütün o ağırlıkların altında ezilen anne-baba, küçük kızlarının içinde bulunduğu ortamı ne yazık ki hesap edememişti. Bu hafta Ayşe önce psikoloğa sonra da bir Oyuncak Müzesine götürüldü. Çocuklarıyla daha fazla ilgilenmek isteyen Ali Rıza Bey ve Hayriye Hanım’ın kızlarını götürdüğü Oyuncak Müzesi yazar Sunay Akın’ın kurduğu ve birbirinden ilginç, hem çok eski hem de yeni bir çok oyuncağa ev sahipliği yapan mekandı. Bu ağır dramın içine bu tür bir mekanın ayrıcalığını yerleştirdiği için senarist ve yapım grubunu tebrik etmek gerek.
Ali Rıza Bey’in aileyi biraraya toplama ve yaraları sarma çabalarına rağmen başka bir kopuş yaşanmaktaydı. Yaman Bey ile birlikte sık sık kumar oynayan Şevket, işi iyice hırsa bindirmeye başladı. Son olarak evde bir köşeye sakladığı 3-5 kuruşunu da kaybeden Şevket, asıl şoku tam o anda babası Ali Rıza Bey’i karşısında görünce yaşadı. Ancak belki de en büyük şoku o anda Ali Rıza Bey yaşamaktaydı. Bundan sonra olacakları gelecek hafta hep birlikte göreceğiz. Çünkü bunlar, dizinin bu haftaki bölümüne yansıyan son karelerdi. Bakalım, tüm acı fırtınalara göğüs germeyi bir şekilde beceren Ali Rıza Bey, en büyük destekçisi olan oğlunu kumar masasında görmenin acısını nasıl hafifletecek.
Bir başka sabır timsali ise evin büyük kızı Fikret. Yaşanan tatsızlıklardan sonra apar topar hiç tanımadığı 3 çocuklu Tahsin’le evlenen Fikret, kayınvalidesinin kendisine yaşattığı onca eziyete, hakarete, aşağılamaya büyük bir sabırla ve olgunlukla karşı koydu. Ancak, oğlu ile hiç istemediği gelininin yakınlaşmalarına tanık olan Cevriye Hanım’ın, Fikret’e söylediği ağır sözler genç kadını çileden çıkardı. Yine de kendisini tutmayı başaran ancak tepkisini de son derece üsturuplu bir şekilde ortaya koyan Fikret’in, el emeği göz nuru işlediği bohçayı paramparca görünce herkesin yüreği ağzına geldi, nefesler tutuldu. ’Fikret artık pes eder, ağzına geleni söyler, çantasını da alır gider’ dedirtecek cinsten sabırlar taştı. Hatta ekran başındakiler Fikret’in böyle bir davranışı karşısında, ’Oh be! işte sonunda cezasını verdi, iyi oldu böyle kaynanaya, hak etmişti. Fikret iyi dayandı’ diyecek kadar Fikret’ten yana bir tavır içindeler. Ancak Fikret yine herkesi şaşırtan ve ders veren bir edayla ’Bu benim el emeğim göz nurumdu. Ama emek vermeyenler emeğin değerini bilemezki’ sözleriyle hem ekran başındakileri hem de Cevriye Hanım’ı tam kalbinin ortasından vurdu.
Fikret’in olgunluğu, sabrı, anlayışı ve duygularını kontrol edişi, hem saygıyı hem de sevgiyi hakedecek cinsten. Zaten Tahsin ve çocuklar da bunu farkettiği için çoktan Fikret’i bağırlarına bastılar. Şimdiki beklenti ise kaynana Cevriye’nin de bir gün pes edeceği ve Fikret’i sevmeye başlayacağı. Bu olur mu bilinmez ama Fikret’in ekran başındakilere saygı ve sabrın ne demek olduğunu anlatan tavrı herkese örnek olacak nitelikte. Bu arada Cevriye Hanım’ı oynayan Güler Ökten’in oyunculuğu ise her sahnede daha da çok büyüyor.
Bakalım Yaprak Dökümü’nün her sarsıntıya, her rüzgara büyük bir yürek, sevgi ve olgunlukla göğüs geren Ali Rıza Bey ve büyük kızı Fikret’i daha ne gibi süprizler bekliyor!
KAYNAK:TELEVİZYON GAZETESİ
Yaprak Dökümü dizisinde özellikle Fikret’in kayınvalidesine karşı büyük sabrı ve Ali Rıza Bey’in tekleyen kalbine rağmen başına gelen her felakete karşı güçlü duruşu ekran başındakilerin büyük takdirini kazanmakta.
2 sezondur ekranın en beğenilen dizileri arasında yer alan Kanal D’deki Yaprak Dökümü’nde hemen herkese ibret olacak onlarca olay yaşandı. Birbirine son derece bağlı ailenin bir anda dağılışını izleyen diziseverler, şimdi de her şeye rağmen direnen ama ayakta durmaya çalışan aile bireylerinin yeniden biraraya gelme çabalarına şahit olmakta.
Ancak yaşanan onca badireden sonra ailenin sorgusuz sualsiz kaldığı yerden yaşantılarına devam etmesi de sözkonusu olmuyor tabii ki... Leyla ve Necla arasında her an çıkabilecek bir kavga nedeniyle sürekli tetikte olan aile, küçük Ayşe’nin ablalarının kavgaları ve evde yaşanan tüm sorunlardan nasıl etkilendiğini hesaba katamamış ve bir önceki bölümde öğretmeninin anlattıkları karşısında büyük şok yaşamıştı. Yaşanan bütün o ağırlıkların altında ezilen anne-baba, küçük kızlarının içinde bulunduğu ortamı ne yazık ki hesap edememişti. Bu hafta Ayşe önce psikoloğa sonra da bir Oyuncak Müzesine götürüldü. Çocuklarıyla daha fazla ilgilenmek isteyen Ali Rıza Bey ve Hayriye Hanım’ın kızlarını götürdüğü Oyuncak Müzesi yazar Sunay Akın’ın kurduğu ve birbirinden ilginç, hem çok eski hem de yeni bir çok oyuncağa ev sahipliği yapan mekandı. Bu ağır dramın içine bu tür bir mekanın ayrıcalığını yerleştirdiği için senarist ve yapım grubunu tebrik etmek gerek.
Ali Rıza Bey’in aileyi biraraya toplama ve yaraları sarma çabalarına rağmen başka bir kopuş yaşanmaktaydı. Yaman Bey ile birlikte sık sık kumar oynayan Şevket, işi iyice hırsa bindirmeye başladı. Son olarak evde bir köşeye sakladığı 3-5 kuruşunu da kaybeden Şevket, asıl şoku tam o anda babası Ali Rıza Bey’i karşısında görünce yaşadı. Ancak belki de en büyük şoku o anda Ali Rıza Bey yaşamaktaydı. Bundan sonra olacakları gelecek hafta hep birlikte göreceğiz. Çünkü bunlar, dizinin bu haftaki bölümüne yansıyan son karelerdi. Bakalım, tüm acı fırtınalara göğüs germeyi bir şekilde beceren Ali Rıza Bey, en büyük destekçisi olan oğlunu kumar masasında görmenin acısını nasıl hafifletecek.
Bir başka sabır timsali ise evin büyük kızı Fikret. Yaşanan tatsızlıklardan sonra apar topar hiç tanımadığı 3 çocuklu Tahsin’le evlenen Fikret, kayınvalidesinin kendisine yaşattığı onca eziyete, hakarete, aşağılamaya büyük bir sabırla ve olgunlukla karşı koydu. Ancak, oğlu ile hiç istemediği gelininin yakınlaşmalarına tanık olan Cevriye Hanım’ın, Fikret’e söylediği ağır sözler genç kadını çileden çıkardı. Yine de kendisini tutmayı başaran ancak tepkisini de son derece üsturuplu bir şekilde ortaya koyan Fikret’in, el emeği göz nuru işlediği bohçayı paramparca görünce herkesin yüreği ağzına geldi, nefesler tutuldu. ’Fikret artık pes eder, ağzına geleni söyler, çantasını da alır gider’ dedirtecek cinsten sabırlar taştı. Hatta ekran başındakiler Fikret’in böyle bir davranışı karşısında, ’Oh be! işte sonunda cezasını verdi, iyi oldu böyle kaynanaya, hak etmişti. Fikret iyi dayandı’ diyecek kadar Fikret’ten yana bir tavır içindeler. Ancak Fikret yine herkesi şaşırtan ve ders veren bir edayla ’Bu benim el emeğim göz nurumdu. Ama emek vermeyenler emeğin değerini bilemezki’ sözleriyle hem ekran başındakileri hem de Cevriye Hanım’ı tam kalbinin ortasından vurdu.
Fikret’in olgunluğu, sabrı, anlayışı ve duygularını kontrol edişi, hem saygıyı hem de sevgiyi hakedecek cinsten. Zaten Tahsin ve çocuklar da bunu farkettiği için çoktan Fikret’i bağırlarına bastılar. Şimdiki beklenti ise kaynana Cevriye’nin de bir gün pes edeceği ve Fikret’i sevmeye başlayacağı. Bu olur mu bilinmez ama Fikret’in ekran başındakilere saygı ve sabrın ne demek olduğunu anlatan tavrı herkese örnek olacak nitelikte. Bu arada Cevriye Hanım’ı oynayan Güler Ökten’in oyunculuğu ise her sahnede daha da çok büyüyor.
Bakalım Yaprak Dökümü’nün her sarsıntıya, her rüzgara büyük bir yürek, sevgi ve olgunlukla göğüs geren Ali Rıza Bey ve büyük kızı Fikret’i daha ne gibi süprizler bekliyor!
KAYNAK:TELEVİZYON GAZETESİ
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°18
Geri: basında çıkan haberler
Dört ödül birden
"Yaprak Dökümü", önceki gün düzenlediği törenden tam dört ödülle ayrıldı.
Kanal D'nin sevilen dizisi "Yaprak Dökümü", Pertevniyal Lisesi'nin önceki gün düzenlediği törenden tam dört ödülle ayrıldı.
Öğrencilerin katıldığı anket sonucunda, “Yaprak Dökümü” dizisi “En İyi TV Dizisi”, dizinin başrol oyuncularından Halil Ergün “En İyi Erkek Oyuncu”, Güven Hokna “En İyi Kadın Oyuncu” ve yönetmen Mesude Eraslan da “En İyi Yönetmen” ödüllerine layık görüldü. Törende Kanal D “En İyi TV Kanalı", Mehmet Ali Birand yönetimindeki Kanal D Ana Haber Bülteni de “En İyi Haber Bülteni” seçildi.
kaynak:hurriyet.com.tr/kelebek
"Yaprak Dökümü", önceki gün düzenlediği törenden tam dört ödülle ayrıldı.
Kanal D'nin sevilen dizisi "Yaprak Dökümü", Pertevniyal Lisesi'nin önceki gün düzenlediği törenden tam dört ödülle ayrıldı.
Öğrencilerin katıldığı anket sonucunda, “Yaprak Dökümü” dizisi “En İyi TV Dizisi”, dizinin başrol oyuncularından Halil Ergün “En İyi Erkek Oyuncu”, Güven Hokna “En İyi Kadın Oyuncu” ve yönetmen Mesude Eraslan da “En İyi Yönetmen” ödüllerine layık görüldü. Törende Kanal D “En İyi TV Kanalı", Mehmet Ali Birand yönetimindeki Kanal D Ana Haber Bülteni de “En İyi Haber Bülteni” seçildi.
kaynak:hurriyet.com.tr/kelebek
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°19
Geri: basında çıkan haberler
Yaprak Dökümü’nde geçmişin izleri
Yaprak Dökümü’nde bu hafta Ali Rıza Bey’in derin acıları ekrana yansıdı. Oğlunu kumar masasında, kızını evli bir adamın yanında gören Ali Rıza Bey, tüm bu sarsıntılar yetmezmiş gibi eski aşkını karşısında görünce kolu kanadı kırıldı.
TELEVİZYONGAZETESİ
Ailesini biraraya toplamak için çırpınan koca çınar Ali Rıza Bey, geçen haftanın final sahnesinde sinyalleri verilen başka bir fırtınayla karşı karşıya kalmıştı. En büyük destekçisi, en sağlam dalı sandığı oğlunu kumar masasında gören Ali Rıza Bey’in içindeki acı gözlerine yansımıştı. Bu hafta işte tam bu bakışlardan hikaye yeniden başladı. Ali Rıza Bey, şaşkın ve inanmaz bakışlarıyla oğlu Şevket’in oturduğu kumar masasına doğru ilerlerken, Şevket de aynı şaşkınlıkla babasına bakakaldı. Tam bu esnada hikayeyi anlatan Fikret’in sesi, herkesin yüreğini burkan müzikle birlikte duyuldu: "Koca çınar kırılan dalının çıtırtısını duydu. Babamın canı çok yanıyordu"
64. bölüm işte bu sarsıntıyla başladı. Ali Rıza Bey, gördüğü manzaranın şokuna ancak bir kaç saniye dayanabildi. Oğluna tek bir söz bile etmeden arkasını dönüp tam gitmek üzereyken ikinci bir şok onu karşıladı. Kızı Leyla ve Can Bey, kapının önünde yanyana durmuş ona bakıyorlardı. Ali Rıza Bey, kızına bir iki saniyelik sert bir bakış fırlattıktan sonra ’Eve gidiyoruz’ diyebildi. Can Bey’e ise ’Sizinle bir ara konuşalım’ dedikten sonra mekanı terketti. Baba önde kızı, oğlu ve gelini arkada eve doğru yol aldılar.
ŞEVKET İSYAN BAYRAĞINI ÇEKTİ
Evde büyük bir kavga kopmak üzereydi. Necla’ya Ayşe’yi alıp evden çıkmasını söyleyen babanın tavrı, anne Hayriye’yi de telaşlandırdı. Ferhunde ise her zamanki cüretkarlığı ve ’banane’ diyen ifadesiyle tam odasına geçmek isterken Ali Rıza Bey’in ’Ferhunde Hanım’ bağırışıyla olduğu yere mıhlandı. Şevket ve babası sert bir tartışmaya başladılar. Ali Rıza Bey, "Bir bu kalmıştı yaptığınız" diyerek oğluna kumar oynadığı için kızmaya başladı. Şevket, Ferhunde ve Leyla o anda koca bir yalanın savunucusu oldular ve "Orada parayla oyun oynanmıyor" diyerek Ali Rıza Bey’i buna inandırmaya çalıştılar. Babasının, Leyla’nın Can Bey’le buluşmak için oraya gittiği sözleri üzerine de Şevket kız kardeşini kendisinin çağırdığını söyledi. Ali Rıza Bey’in "Sen kumar masalarında elinde kağıt sayarken, kardeşin elin adamıyla buluşuyor. Böyle mi ağbilik ediyorsun ona?" sözleri ise Şevket’in isyan bayrağı çekmesine neden oldu. Şevket ilk kez babasına bağırarak "Yeter artık yeter. Bir şey bilmeden çocuk gibi azarlıyorsun insanı. Bıktım artık. Sürekli gözetlenmekten, sen ne dersin diye sürekli kendimi kontrol etmekten yoruldum. Hep suçluyuz. Herşeyin doğrusunu sen biliyorsun. Bizim birşey bildiğimiz yok" dedi ve odasına gidip kapıyı kapattı.
Aslında çok büyük bir batağa girmeye başlayan Şevket, bu arada babasına da koca bir yalan söylemekten çekinmemişti. Ferhunde ve Leyla da bu yalana ortak olmakla kalmamış, şiddetli bir şekilde Şevket’i savunmayı tercih etmişlerdi. Aile tam bir araya gelmeye başlamışken yeniden dağılmanın sinyalleri bu kavgadan sonra verilmiş oldu. Sinirli bir şekilde odasına giren Şevket, Ferhunde’ye bir an önce para bulup evden taşınmak istediğini söyledi.
BİR TOKAT DA HAYRİYE HANIM’DAN
Bir sonraki haftanın fragmanında Şevket’in büyük bir kumar borcunun altına girdiği ve nasıl bir çıkmazda olduğu görülmekteydi. Ama Ali Rıza Bey’in bu haftaki şokları bununla da bitmedi. Ertesi sabah kahvaltıya inen Ali Rıza Bey, masada karısının kendisi hakkındaki konuşmalarını duyunca bir başka sarsıntı yaşadı. Şevket’in babası için "Ne söylesek inanmıyor bize" sözlerinden sonra Hayriye hanım, merdivenlerden inen eşini görmemiş ve "Eskiden böyle değildi babanız. Yaşlandıkça bir tuhaf oldu. Giderek huysuz bir şey oldu çıktı. Bir de bize söyler. İnsan dinlemeden parlamalar bağırmalar. Bir inatlaşmadır gidiyor. Ne oluyoruz anlamıyorum ki" yorumunu yapıverdi. Bu arada Şevket, "Nedir bu Can meselesi?" diye Leyla’ya bir soru yöneltince anne Hayriye Hanım araya girdi ve "Aman oğlum yok ortada bir mesele falan. Babanın evhamları başka bir şey değil. Uğraşacak bir şey bulamadı. ’O adamla konuşmanın zamanı geldi’ dedi fırladı evden. Bilsem gelip size öyle yapacak bırakır mıydım? Oyalardım ben onu. Aman boşverin, suyuna gidin, hep beraber oyalayalım işte" diye konuştu. İşte bu sözler Ali Rıza Bey’in yüzüne bir tokat gibi çarptı. Koca çınar işte şimdi yapayalnızdı ve içindeki acı yüzüne vurmuştu.
Bir anda karşısında kocasını gören Hayriye Hanım, şaşırdı ancak hiç bozuntuya vermeden ’Aaa ne zaman kalktın sen duymadım hiç’ dedi. Ali Rıza Bey’in cevabı ise oldukça manidardı: "İyiki duymadın Hayriye. Yoksa, ben hakkımda düşündüklerini nasıl duyup öğrenecektim. Deme, sakın artık bana hiç bir şey deme. O kadar şaşkınım ki...Sizlere teessüf mü edeyim, teşekkür mü edeyim karar veremedim. Akşam bizim birşey bildiğimiz yok diye sitem ediyordunuz. En iyi bildiğiniz şey saygısızlık değil mi? Yazık çok yazık" diyen Ali Rıza Bey, kahvaltı sofrasına oturmadan evi terketti.. Bu sözler sofrada buz gibi bir esinti oluşturdu.
ESKİ AŞKIN DERİN İZLERİ
Ancak bu haftaki bölümde bir başka detay daha vardı ki Ali Rıza Bey’in tüm yaşadığı acılara dayanma gücünü bir anda yitirmesine ve kolunu kanadını düşürmesine neden olmuştu. Pazarda yürüyen Ali Rıza Bey, "Ali, Aliş çocuk" seslenişiyle bir anda olduğu yere mıhlanmış gibi kalakaldı. Arkasını döndüğünde, yıllar önce geride bıraktığı derin sızısını karşısında buldu. Dizinin ilerleyen dakikalarında Ali Rıza Bey’in gençlik yıllarında masada babasıyla yaptığı bir konuşmaya şahit olduk. Babası, Ali Rıza’ya "O kadından sana yar olmaz" demekteydi. Eski aşk, bir gece klübünde şarkı söyleyen bir kadındı ve o dönem ailesi bu aşka pek sıcak bakmamıştı anlaşılan. Ve Ali Rıza Bey de yüreğine taş basarak aşkından vazgeçmek zorunda kalmıştı. Aradan yıllar geçmiş ve o aşk onu tam da ailesinin darmadağın olduğu ve yalnızlığın yüreğine koca bir taş gibi oturduğu anda yeniden bulmuştu. Ali Rıza Bey, o gece kendisini çalışma odasına kapatıp geçmişi yadetmeye başladı. Yalnızlığı, acıları, pişmanlığı Ali Rıza Bey’i altüst etmişti. Aynı anda eski aşkı da onu düşünmekteydi ve albümün sayfaları arasından düşen Ali Rıza Bey’in siyah-beyaz, gençlik yıllarına ait fotoğrafının arka kısmında yazan yazı, ekran başındaki herkesin yüreğini burktu. Ali Rıza Bey’in kavuşamadığı aşkına yazdığı yazı hem dünü hem de bugünü bir cümlede ama derin bir acının izleriyle anlatmaktaydı:
"Bütün korkulardan, bütün ümitlerden kurtulup, söğüt ağacı gibi her tarafa eğilip bükülmeyi arzu ederdim."
kaynak:TELEVİZYONGAZETESİ-ZELİHA KUZUCANLI
Yaprak Dökümü’nde bu hafta Ali Rıza Bey’in derin acıları ekrana yansıdı. Oğlunu kumar masasında, kızını evli bir adamın yanında gören Ali Rıza Bey, tüm bu sarsıntılar yetmezmiş gibi eski aşkını karşısında görünce kolu kanadı kırıldı.
TELEVİZYONGAZETESİ
Ailesini biraraya toplamak için çırpınan koca çınar Ali Rıza Bey, geçen haftanın final sahnesinde sinyalleri verilen başka bir fırtınayla karşı karşıya kalmıştı. En büyük destekçisi, en sağlam dalı sandığı oğlunu kumar masasında gören Ali Rıza Bey’in içindeki acı gözlerine yansımıştı. Bu hafta işte tam bu bakışlardan hikaye yeniden başladı. Ali Rıza Bey, şaşkın ve inanmaz bakışlarıyla oğlu Şevket’in oturduğu kumar masasına doğru ilerlerken, Şevket de aynı şaşkınlıkla babasına bakakaldı. Tam bu esnada hikayeyi anlatan Fikret’in sesi, herkesin yüreğini burkan müzikle birlikte duyuldu: "Koca çınar kırılan dalının çıtırtısını duydu. Babamın canı çok yanıyordu"
64. bölüm işte bu sarsıntıyla başladı. Ali Rıza Bey, gördüğü manzaranın şokuna ancak bir kaç saniye dayanabildi. Oğluna tek bir söz bile etmeden arkasını dönüp tam gitmek üzereyken ikinci bir şok onu karşıladı. Kızı Leyla ve Can Bey, kapının önünde yanyana durmuş ona bakıyorlardı. Ali Rıza Bey, kızına bir iki saniyelik sert bir bakış fırlattıktan sonra ’Eve gidiyoruz’ diyebildi. Can Bey’e ise ’Sizinle bir ara konuşalım’ dedikten sonra mekanı terketti. Baba önde kızı, oğlu ve gelini arkada eve doğru yol aldılar.
ŞEVKET İSYAN BAYRAĞINI ÇEKTİ
Evde büyük bir kavga kopmak üzereydi. Necla’ya Ayşe’yi alıp evden çıkmasını söyleyen babanın tavrı, anne Hayriye’yi de telaşlandırdı. Ferhunde ise her zamanki cüretkarlığı ve ’banane’ diyen ifadesiyle tam odasına geçmek isterken Ali Rıza Bey’in ’Ferhunde Hanım’ bağırışıyla olduğu yere mıhlandı. Şevket ve babası sert bir tartışmaya başladılar. Ali Rıza Bey, "Bir bu kalmıştı yaptığınız" diyerek oğluna kumar oynadığı için kızmaya başladı. Şevket, Ferhunde ve Leyla o anda koca bir yalanın savunucusu oldular ve "Orada parayla oyun oynanmıyor" diyerek Ali Rıza Bey’i buna inandırmaya çalıştılar. Babasının, Leyla’nın Can Bey’le buluşmak için oraya gittiği sözleri üzerine de Şevket kız kardeşini kendisinin çağırdığını söyledi. Ali Rıza Bey’in "Sen kumar masalarında elinde kağıt sayarken, kardeşin elin adamıyla buluşuyor. Böyle mi ağbilik ediyorsun ona?" sözleri ise Şevket’in isyan bayrağı çekmesine neden oldu. Şevket ilk kez babasına bağırarak "Yeter artık yeter. Bir şey bilmeden çocuk gibi azarlıyorsun insanı. Bıktım artık. Sürekli gözetlenmekten, sen ne dersin diye sürekli kendimi kontrol etmekten yoruldum. Hep suçluyuz. Herşeyin doğrusunu sen biliyorsun. Bizim birşey bildiğimiz yok" dedi ve odasına gidip kapıyı kapattı.
Aslında çok büyük bir batağa girmeye başlayan Şevket, bu arada babasına da koca bir yalan söylemekten çekinmemişti. Ferhunde ve Leyla da bu yalana ortak olmakla kalmamış, şiddetli bir şekilde Şevket’i savunmayı tercih etmişlerdi. Aile tam bir araya gelmeye başlamışken yeniden dağılmanın sinyalleri bu kavgadan sonra verilmiş oldu. Sinirli bir şekilde odasına giren Şevket, Ferhunde’ye bir an önce para bulup evden taşınmak istediğini söyledi.
BİR TOKAT DA HAYRİYE HANIM’DAN
Bir sonraki haftanın fragmanında Şevket’in büyük bir kumar borcunun altına girdiği ve nasıl bir çıkmazda olduğu görülmekteydi. Ama Ali Rıza Bey’in bu haftaki şokları bununla da bitmedi. Ertesi sabah kahvaltıya inen Ali Rıza Bey, masada karısının kendisi hakkındaki konuşmalarını duyunca bir başka sarsıntı yaşadı. Şevket’in babası için "Ne söylesek inanmıyor bize" sözlerinden sonra Hayriye hanım, merdivenlerden inen eşini görmemiş ve "Eskiden böyle değildi babanız. Yaşlandıkça bir tuhaf oldu. Giderek huysuz bir şey oldu çıktı. Bir de bize söyler. İnsan dinlemeden parlamalar bağırmalar. Bir inatlaşmadır gidiyor. Ne oluyoruz anlamıyorum ki" yorumunu yapıverdi. Bu arada Şevket, "Nedir bu Can meselesi?" diye Leyla’ya bir soru yöneltince anne Hayriye Hanım araya girdi ve "Aman oğlum yok ortada bir mesele falan. Babanın evhamları başka bir şey değil. Uğraşacak bir şey bulamadı. ’O adamla konuşmanın zamanı geldi’ dedi fırladı evden. Bilsem gelip size öyle yapacak bırakır mıydım? Oyalardım ben onu. Aman boşverin, suyuna gidin, hep beraber oyalayalım işte" diye konuştu. İşte bu sözler Ali Rıza Bey’in yüzüne bir tokat gibi çarptı. Koca çınar işte şimdi yapayalnızdı ve içindeki acı yüzüne vurmuştu.
Bir anda karşısında kocasını gören Hayriye Hanım, şaşırdı ancak hiç bozuntuya vermeden ’Aaa ne zaman kalktın sen duymadım hiç’ dedi. Ali Rıza Bey’in cevabı ise oldukça manidardı: "İyiki duymadın Hayriye. Yoksa, ben hakkımda düşündüklerini nasıl duyup öğrenecektim. Deme, sakın artık bana hiç bir şey deme. O kadar şaşkınım ki...Sizlere teessüf mü edeyim, teşekkür mü edeyim karar veremedim. Akşam bizim birşey bildiğimiz yok diye sitem ediyordunuz. En iyi bildiğiniz şey saygısızlık değil mi? Yazık çok yazık" diyen Ali Rıza Bey, kahvaltı sofrasına oturmadan evi terketti.. Bu sözler sofrada buz gibi bir esinti oluşturdu.
ESKİ AŞKIN DERİN İZLERİ
Ancak bu haftaki bölümde bir başka detay daha vardı ki Ali Rıza Bey’in tüm yaşadığı acılara dayanma gücünü bir anda yitirmesine ve kolunu kanadını düşürmesine neden olmuştu. Pazarda yürüyen Ali Rıza Bey, "Ali, Aliş çocuk" seslenişiyle bir anda olduğu yere mıhlanmış gibi kalakaldı. Arkasını döndüğünde, yıllar önce geride bıraktığı derin sızısını karşısında buldu. Dizinin ilerleyen dakikalarında Ali Rıza Bey’in gençlik yıllarında masada babasıyla yaptığı bir konuşmaya şahit olduk. Babası, Ali Rıza’ya "O kadından sana yar olmaz" demekteydi. Eski aşk, bir gece klübünde şarkı söyleyen bir kadındı ve o dönem ailesi bu aşka pek sıcak bakmamıştı anlaşılan. Ve Ali Rıza Bey de yüreğine taş basarak aşkından vazgeçmek zorunda kalmıştı. Aradan yıllar geçmiş ve o aşk onu tam da ailesinin darmadağın olduğu ve yalnızlığın yüreğine koca bir taş gibi oturduğu anda yeniden bulmuştu. Ali Rıza Bey, o gece kendisini çalışma odasına kapatıp geçmişi yadetmeye başladı. Yalnızlığı, acıları, pişmanlığı Ali Rıza Bey’i altüst etmişti. Aynı anda eski aşkı da onu düşünmekteydi ve albümün sayfaları arasından düşen Ali Rıza Bey’in siyah-beyaz, gençlik yıllarına ait fotoğrafının arka kısmında yazan yazı, ekran başındaki herkesin yüreğini burktu. Ali Rıza Bey’in kavuşamadığı aşkına yazdığı yazı hem dünü hem de bugünü bir cümlede ama derin bir acının izleriyle anlatmaktaydı:
"Bütün korkulardan, bütün ümitlerden kurtulup, söğüt ağacı gibi her tarafa eğilip bükülmeyi arzu ederdim."
kaynak:TELEVİZYONGAZETESİ-ZELİHA KUZUCANLI
Zeyno- Admin
Mesaj Sayısı : 2611
Yaş : 39
Nerden : https://yeni.1talk.net'de
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 21/02/08
- Post n°20
Şevketi bol gelen gömlekleri ele vermiş
Yaprak Dökümü’nün ana karakterlerinden Şevket’i canlandıran Caner Kurtaran, dizinin en sevilen karakterlerinden biriydi. Ta ki kokain kullandığı ortaya çıkana kadar. Genç oyuncu, birkaç kez uyuşturucu haberiyle gündeme gelmesine rağmen dizi oyuncuları ve yapımcısı ona sonuna kadar sahip çıktı. Hakkında fazla şey bilinmeyen Caner Kurtaran, nasıl biriydi, dizideki akıbeti ne olacaktı? Şevket’i yapımcısı Kerem Çatay’a sordum. İşte anlattıkları:
Caner’i şöhrete ulaştıran biziz. Kurtlar Vadisi Irak filminde 5 dakikalık bir rolü vardı. Oradaki bakışlarını beğendim. Caner ilk başta çekingen sakin bir insandı...
* Caner geçen yıl giydiği gömlekleri bu yıl giyemiyordu. Biz zaten ilk başta “ne oluyor” dedik. Aşırı derecede bir zayıflama söz konusuydu...
* Ve ilk duyduğumuzdu çok şaşırdık. Alman Hastanesi’nin raporlarına göre ilk kez almıştı ve bünyesi kaldırmamıştı. Caner de bunun 1 kerelik olduğunu söyledi.
* İkincisinde ’Ne olduğunun farkında mısın. Bir, senin hayatın gider. İki, işin biter dedik. ’O bir hataydı. Bir daha böyle bir şeyin etrafından geçmem. Kerem bey ölüyordum bir daha asla’ dedi. ’Kendimi iyi hissetmedim, yalnız oldum, bir daha içine düştüm. Bu son’ dedi.
* Ama devam etti. Bu artık bizim dizimizi aştı. Benim insan olarak Caner’den umudum var. Ne yaşadığını kimse bilmiyor. Sorunca söylemiyor. Her şeyi kendi dünyasında yaşıyor.
* Şu anda tedavi görüyor. Bu seferki daha katı bir tedavi. Annesiyle bile görüştürmüyorlar. Caner’i annesi tek başına büyütmüş. Çok zor büyümüş. Caner’in annesi bu işin en acı çeken tarafı. Annesi onu maddi bir rahatlık olmadan büyütmüş.
* Caner bir anda şöhret olup daha rahat paraya Yaprak Dökümü sayesinde kavuştu. Para kazanmanın zevkiyle belki de yeni ortamlara girdi. Bana söylediği bir şey vardı Caner’in “Ben artık eskiden görüştüğüm arkadaşlarımla görüşemiyorum, çünkü ’artık sen de şöhret oldun, zengin oldun’diyorlar” dedi. Bu durum büyük bir ihtimalle Caner’e yalnızlığa itmiştir.
* Bundan sonra ne olacaksa bunu Caner belirleyecek. Şu anda Ay Yapım Caner’e ’kusura bakma’ dese kabahatli değildir. Caner’in Yaprak Dökümü’nde olmaması onun hayatında daha kötü şeylere neden olabilir. İnşallah Caner bu işten sıyrılacak. Kendi hayatı için sağlıklı bir adam olacaktır. Zaten Şevket karakterinden vazgeçmemiz de söz konusu değil.
Kaynak: Gazetevatan.com
Caner’i şöhrete ulaştıran biziz. Kurtlar Vadisi Irak filminde 5 dakikalık bir rolü vardı. Oradaki bakışlarını beğendim. Caner ilk başta çekingen sakin bir insandı...
* Caner geçen yıl giydiği gömlekleri bu yıl giyemiyordu. Biz zaten ilk başta “ne oluyor” dedik. Aşırı derecede bir zayıflama söz konusuydu...
* Ve ilk duyduğumuzdu çok şaşırdık. Alman Hastanesi’nin raporlarına göre ilk kez almıştı ve bünyesi kaldırmamıştı. Caner de bunun 1 kerelik olduğunu söyledi.
* İkincisinde ’Ne olduğunun farkında mısın. Bir, senin hayatın gider. İki, işin biter dedik. ’O bir hataydı. Bir daha böyle bir şeyin etrafından geçmem. Kerem bey ölüyordum bir daha asla’ dedi. ’Kendimi iyi hissetmedim, yalnız oldum, bir daha içine düştüm. Bu son’ dedi.
* Ama devam etti. Bu artık bizim dizimizi aştı. Benim insan olarak Caner’den umudum var. Ne yaşadığını kimse bilmiyor. Sorunca söylemiyor. Her şeyi kendi dünyasında yaşıyor.
* Şu anda tedavi görüyor. Bu seferki daha katı bir tedavi. Annesiyle bile görüştürmüyorlar. Caner’i annesi tek başına büyütmüş. Çok zor büyümüş. Caner’in annesi bu işin en acı çeken tarafı. Annesi onu maddi bir rahatlık olmadan büyütmüş.
* Caner bir anda şöhret olup daha rahat paraya Yaprak Dökümü sayesinde kavuştu. Para kazanmanın zevkiyle belki de yeni ortamlara girdi. Bana söylediği bir şey vardı Caner’in “Ben artık eskiden görüştüğüm arkadaşlarımla görüşemiyorum, çünkü ’artık sen de şöhret oldun, zengin oldun’diyorlar” dedi. Bu durum büyük bir ihtimalle Caner’e yalnızlığa itmiştir.
* Bundan sonra ne olacaksa bunu Caner belirleyecek. Şu anda Ay Yapım Caner’e ’kusura bakma’ dese kabahatli değildir. Caner’in Yaprak Dökümü’nde olmaması onun hayatında daha kötü şeylere neden olabilir. İnşallah Caner bu işten sıyrılacak. Kendi hayatı için sağlıklı bir adam olacaktır. Zaten Şevket karakterinden vazgeçmemiz de söz konusu değil.
Kaynak: Gazetevatan.com
sevgi sihirbazı- Admin
Mesaj Sayısı : 3524
Nerden : izmir
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 21/02/08
- Post n°21
Geri: basında çıkan haberler
Yaprak Dökümü’nün seti
Kanal D’nin sevilen dizisi Yaprak Dökümü’nde anne Hayriye’yi oynayan usta oyuncu Güven Hokna, kamera arkasındaki set ortamını anlattı.
tv8’de Nükhet Duru’nun Duru Muhabbetler programına konuk olan Güven Hokna, Yaprak Dökümü’nün setinde sevgi dolu bir ortam olduğunu ve hiç gerginlik yaşamadıklarını söyledi.
Hokna, yoğun bir çalışma ortamında olduklarını söyleyerek kamera arkasında yaşananları da şöyle anlattı:
"Şimdiki setimde olağanüstü bir sevgi hakim. Bazen 14-15 saat çalıştığımız oluyor. Biz oyuncular 1-2 gün bazen ara verebiliyoruz. Ama benim diğer ekip arkadaşlarım hep çalışıyorlar. Allah kolaylık versin. Bu sevgisiz olmaz. Birbirimizi çok seviyoruz. Gerçekten bir aile gibiyiz. Her sahne, her plan arasında Halil Ergün o güzel sesiyle patlatıyor bir şarkı. Arkasından biz. Bir gerginlik asla yaşamıyoruz, yaşamadık. Fakat o yorgunluğun bile müzikle zevke dönüşmesini orada çok net görüyoruz. Tabi çok profesyonel. Ben de naçizane biraz öyleyim. Ilımlı, hoşgörülü, bütünleştirici olmaya çalışıyoruz. Set aralarında da gerçekten çok mutluyuz."
Uzun yıllar tiyatro yapan daha sonra Ferhunde Hanımlar dizisinin ardından İkinci Bahar dizisiyle de tüm Türkiye’nin gönlüne taht kuran Güven Hokna, "Sanatçı yaşlanmıyor. yaşımız ne olursa olsun. Tabi ki dış kimliğimiz eskiyor. Elimiz, boynumuz gözkapağımız. Bunlar hiç önemli değil. Önemli olan içerideki enerjinin dışarıyla paylaşımı. Bunu da her sanatçı bünyesinde taşıyor. Ne mutlu onlara. Zaten dışarıdaki insandan sanatçıyı ayıran özelliklerin başında geliyor bu bitmeyen tüketmeyen enerji" diye konuştu.
KAYNAK: TELEVİZYON GAZETESİ
Kanal D’nin sevilen dizisi Yaprak Dökümü’nde anne Hayriye’yi oynayan usta oyuncu Güven Hokna, kamera arkasındaki set ortamını anlattı.
tv8’de Nükhet Duru’nun Duru Muhabbetler programına konuk olan Güven Hokna, Yaprak Dökümü’nün setinde sevgi dolu bir ortam olduğunu ve hiç gerginlik yaşamadıklarını söyledi.
Hokna, yoğun bir çalışma ortamında olduklarını söyleyerek kamera arkasında yaşananları da şöyle anlattı:
"Şimdiki setimde olağanüstü bir sevgi hakim. Bazen 14-15 saat çalıştığımız oluyor. Biz oyuncular 1-2 gün bazen ara verebiliyoruz. Ama benim diğer ekip arkadaşlarım hep çalışıyorlar. Allah kolaylık versin. Bu sevgisiz olmaz. Birbirimizi çok seviyoruz. Gerçekten bir aile gibiyiz. Her sahne, her plan arasında Halil Ergün o güzel sesiyle patlatıyor bir şarkı. Arkasından biz. Bir gerginlik asla yaşamıyoruz, yaşamadık. Fakat o yorgunluğun bile müzikle zevke dönüşmesini orada çok net görüyoruz. Tabi çok profesyonel. Ben de naçizane biraz öyleyim. Ilımlı, hoşgörülü, bütünleştirici olmaya çalışıyoruz. Set aralarında da gerçekten çok mutluyuz."
Uzun yıllar tiyatro yapan daha sonra Ferhunde Hanımlar dizisinin ardından İkinci Bahar dizisiyle de tüm Türkiye’nin gönlüne taht kuran Güven Hokna, "Sanatçı yaşlanmıyor. yaşımız ne olursa olsun. Tabi ki dış kimliğimiz eskiyor. Elimiz, boynumuz gözkapağımız. Bunlar hiç önemli değil. Önemli olan içerideki enerjinin dışarıyla paylaşımı. Bunu da her sanatçı bünyesinde taşıyor. Ne mutlu onlara. Zaten dışarıdaki insandan sanatçıyı ayıran özelliklerin başında geliyor bu bitmeyen tüketmeyen enerji" diye konuştu.
KAYNAK: TELEVİZYON GAZETESİ
sevgi sihirbazı- Admin
Mesaj Sayısı : 3524
Nerden : izmir
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 21/02/08
- Post n°22
Geri: basında çıkan haberler
Ne Demiş?
Yaprak Dökümü dizisinde Ali Rıza Bey, oğlu Şevket'i içine düştüğü kumar batağından vazgeçirmeye çalışırken, Mevlana'nın son derece anlamlı beyitlerinden birini okudu: "Kanat vardır, doğanları padişaha uçurur. Kanat vardır, kuzgunları leşe uçurur..."
Yüksel Aytuğ/Sabah
Yaprak Dökümü dizisinde Ali Rıza Bey, oğlu Şevket'i içine düştüğü kumar batağından vazgeçirmeye çalışırken, Mevlana'nın son derece anlamlı beyitlerinden birini okudu: "Kanat vardır, doğanları padişaha uçurur. Kanat vardır, kuzgunları leşe uçurur..."
Yüksel Aytuğ/Sabah
sevgi sihirbazı- Admin
Mesaj Sayısı : 3524
Nerden : izmir
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 21/02/08
- Post n°23
Geri: basında çıkan haberler
İki ucu tozlu değnek
Yaprak Dökümü'nün Şevket'i beni iki türlü üzüyor. Hem dizideki halinden etkileniyorum hem de gerçek yaşamındaki dramı yüreğimi parçalıyor. Gencecik, yetenekli bir oyuncunun uyuşturucu illetinin pençesinde günden güne eriyip, gidişine şahit olmak, içimi acıtıyor. Dizide gırtlağına kadar kumar batağına saplanan, aile yaşamı sona ermek üzere olan ve hapishane yolu görünen Şevket'in (Caner Kurtaran) gerçek yaşamında da uyuşturucu yüzünden başı belada. Hakkında üçüncü kez uyuşturucu kullanmak ve bulundurmaktan soruşturma başlatılan Kurtaran'ın dizideki akıbeti de belirsiz. Yapımcı firma Ay Yapm'ın sahibi Kerem Çatay da bu konuda kararsız. Oyuncunun durumunun "kabul edilemez" olduğu gerçeğini yadsımıyor. Ancak eğer diziden el ayak çektirilirse, zaten içe dönük bir karakteri olan Kurtaran'ın iyice hayattan kopacağından endişe ediyor. Velhasıl, iki ucu "tozlu" değnek. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Kurtaran'ı Allah kurtarsın!.. Hem dizinin, hem de hayatın iç karartıcı senaryosundan...
kaynak:http://www.sabah.com.tr/gny/haber,47...1E4CFB2B5.html
Yaprak Dökümü'nün Şevket'i beni iki türlü üzüyor. Hem dizideki halinden etkileniyorum hem de gerçek yaşamındaki dramı yüreğimi parçalıyor. Gencecik, yetenekli bir oyuncunun uyuşturucu illetinin pençesinde günden güne eriyip, gidişine şahit olmak, içimi acıtıyor. Dizide gırtlağına kadar kumar batağına saplanan, aile yaşamı sona ermek üzere olan ve hapishane yolu görünen Şevket'in (Caner Kurtaran) gerçek yaşamında da uyuşturucu yüzünden başı belada. Hakkında üçüncü kez uyuşturucu kullanmak ve bulundurmaktan soruşturma başlatılan Kurtaran'ın dizideki akıbeti de belirsiz. Yapımcı firma Ay Yapm'ın sahibi Kerem Çatay da bu konuda kararsız. Oyuncunun durumunun "kabul edilemez" olduğu gerçeğini yadsımıyor. Ancak eğer diziden el ayak çektirilirse, zaten içe dönük bir karakteri olan Kurtaran'ın iyice hayattan kopacağından endişe ediyor. Velhasıl, iki ucu "tozlu" değnek. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Kurtaran'ı Allah kurtarsın!.. Hem dizinin, hem de hayatın iç karartıcı senaryosundan...
kaynak:http://www.sabah.com.tr/gny/haber,47...1E4CFB2B5.html
sevgi sihirbazı- Admin
Mesaj Sayısı : 3524
Nerden : izmir
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 21/02/08
- Post n°24
Geri: basında çıkan haberler
Fikret biraz kitap okusa ya?
BU aralar çocuğa ilaç içirir gibi, edebiyatı televizyon dizilerinin içine tıkıp, izleyiciye yutturuyorlar. Geçenlerde bir ankette en fazla tanınan edebiyatçının Reşat Nuri Güntekin olduğu ortaya çıkmıştı. Eminim bunda Yaprak Dökümü ve Dudaktan Kalbe dizilerinin etkisi vardır. Sessiz Fırtına dizisi de son dönemde bir "edebiyat atağına" kalktı. Cemal Süreya'nın şiirleri, dizinin erkek kahramanlarının dudaklarında aşk itirafları olarak soluk kazanıp, izleyiciye ulaşıyor. Ancak bana göre edebiyata ekrandan destek vermesi gereken ilk dizi Yaprak Dökümü olmalı. Zira Reşat Nuri Güntekin'in ünlü romanında Fikret karakteri, kitap okumaya çok hevesli bir genç kadındı. Adeta kitapları elinden düşürmüyordu. Oysa dizi versiyonunda Fikret'i hiç kitap okurken görmüyoruz. Acaba senaristler arada bir Fikret'in eline bir roman tutuştursalar ve Türk Edebiyatı'nın ölümsüz klasiklerini ekran başındakilere "çaktırmadan" tanıtsalar nasıl olur?
Kaynak : Sabah Gazetesi - Yüksel Aytuğ
BU aralar çocuğa ilaç içirir gibi, edebiyatı televizyon dizilerinin içine tıkıp, izleyiciye yutturuyorlar. Geçenlerde bir ankette en fazla tanınan edebiyatçının Reşat Nuri Güntekin olduğu ortaya çıkmıştı. Eminim bunda Yaprak Dökümü ve Dudaktan Kalbe dizilerinin etkisi vardır. Sessiz Fırtına dizisi de son dönemde bir "edebiyat atağına" kalktı. Cemal Süreya'nın şiirleri, dizinin erkek kahramanlarının dudaklarında aşk itirafları olarak soluk kazanıp, izleyiciye ulaşıyor. Ancak bana göre edebiyata ekrandan destek vermesi gereken ilk dizi Yaprak Dökümü olmalı. Zira Reşat Nuri Güntekin'in ünlü romanında Fikret karakteri, kitap okumaya çok hevesli bir genç kadındı. Adeta kitapları elinden düşürmüyordu. Oysa dizi versiyonunda Fikret'i hiç kitap okurken görmüyoruz. Acaba senaristler arada bir Fikret'in eline bir roman tutuştursalar ve Türk Edebiyatı'nın ölümsüz klasiklerini ekran başındakilere "çaktırmadan" tanıtsalar nasıl olur?
Kaynak : Sabah Gazetesi - Yüksel Aytuğ
sevgi sihirbazı- Admin
Mesaj Sayısı : 3524
Nerden : izmir
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 21/02/08
- Post n°25
Geri: basında çıkan haberler
Kanal D’nin, reyting rekortmeni dizisi “Yaprak Dökümü” yine birinci oldu.
Kanal D’nin, yediden yetmişe herkesçe büyük bir beğeniyle izlenen, reyting rekortmeni dizisi “Yaprak Dökümü”nün Çarşamba akşamı ekrana gelen bölümü yine birinci oldu.
Milyonları ekran başına kilitleyen dizinin, geçtiğimiz hafta yayınlanan bölümünün özeti de ikinci oldu.
Kanal D’nin başrollerinde Halil Ergün, Güven Hokna, Bennu Yıldırımlar, Caner Kurtaran ve Deniz Çakır’ın oynadıkları sevilen dizisi “Yaprak Dökümü”nün Çarşamba günü ekrana gelen bölümü, Tüm Kişiler’de yüzde 16.1 reyting ve yüzde 36.9 izlenme payı, A/B Sosyo Ekonomik Statü’de de yüzde 17.1 reyting ve yüzde 40.1 izlenme payı ile yine günün en çok izlenen programı ve birincisi oldu. Yaprak Dökümü’nün, geçtiğimiz hafta ekrana gelen bölümünün özeti ise Tüm Kişiler’de yüzde 11.4 reyting ve yüzde 29.1 izlenme payı, A/B SES’te de yüzde 11.2 reyting ve yüzde 29.8 izlenme payı ile ikinci oldu.
Hayriye Hanım ile Ali Rıza Bey arasında gerginlik
Dizinin önceki akşam ekrana gelen bölümünde; Masum bir tesadüf, Ali Rıza Bey ve Hayriye Hanım arasındaki gerginliği büyüttü. Hayriye Hanım bir süre evden uzaklaşmak için Fikret’e gitti. Ali Rıza Bey’i ve ailesini bundan sonra nelerin beklediğinin yanıtı ise dizinin önümüzdeki hafta ekrana gelecek yeni bölümüne kaldı.
Kanal D Ana Haber Bülteni yine birinci
Mehmet Ali Birand yönetiminde ekrana gelen Kanal D Ana Haber Bülteni de,Tüm Kişiler’de yüzde 7.0 reyting ve yüzde 20.3 izlenme payı ile ana haber bültenleri arasında yine ilk sırada yer aldı.
kaynak: Hürriyet 21 Mart 2008
Kanal D’nin, yediden yetmişe herkesçe büyük bir beğeniyle izlenen, reyting rekortmeni dizisi “Yaprak Dökümü”nün Çarşamba akşamı ekrana gelen bölümü yine birinci oldu.
Milyonları ekran başına kilitleyen dizinin, geçtiğimiz hafta yayınlanan bölümünün özeti de ikinci oldu.
Kanal D’nin başrollerinde Halil Ergün, Güven Hokna, Bennu Yıldırımlar, Caner Kurtaran ve Deniz Çakır’ın oynadıkları sevilen dizisi “Yaprak Dökümü”nün Çarşamba günü ekrana gelen bölümü, Tüm Kişiler’de yüzde 16.1 reyting ve yüzde 36.9 izlenme payı, A/B Sosyo Ekonomik Statü’de de yüzde 17.1 reyting ve yüzde 40.1 izlenme payı ile yine günün en çok izlenen programı ve birincisi oldu. Yaprak Dökümü’nün, geçtiğimiz hafta ekrana gelen bölümünün özeti ise Tüm Kişiler’de yüzde 11.4 reyting ve yüzde 29.1 izlenme payı, A/B SES’te de yüzde 11.2 reyting ve yüzde 29.8 izlenme payı ile ikinci oldu.
Hayriye Hanım ile Ali Rıza Bey arasında gerginlik
Dizinin önceki akşam ekrana gelen bölümünde; Masum bir tesadüf, Ali Rıza Bey ve Hayriye Hanım arasındaki gerginliği büyüttü. Hayriye Hanım bir süre evden uzaklaşmak için Fikret’e gitti. Ali Rıza Bey’i ve ailesini bundan sonra nelerin beklediğinin yanıtı ise dizinin önümüzdeki hafta ekrana gelecek yeni bölümüne kaldı.
Kanal D Ana Haber Bülteni yine birinci
Mehmet Ali Birand yönetiminde ekrana gelen Kanal D Ana Haber Bülteni de,Tüm Kişiler’de yüzde 7.0 reyting ve yüzde 20.3 izlenme payı ile ana haber bültenleri arasında yine ilk sırada yer aldı.
kaynak: Hürriyet 21 Mart 2008