Aksam Gazetesi, Pazar Eki
Iyi filmde parmağımı bile göstermeye razıyım
Türk sinemasının başarılı isimlerinden Nur Sürer, art arda dizilerle ekrana döndü. Sürer, iş oyunculuğa gelince dizi, sinema ya da tiyatro ayrımı yapmıyor. Ama ‘iyi’ bir filmde değil başrol, arka planda şöyle bir yürümeye bile razı!
Okan Bayülgen’in, Dove’un Gerçek Güzellik Kampanyası kapsamında düzenlediği ve klişeleşmiş güzellik anlayışına son vererek güzelliği farklı bir bakış açısıyla yorumlamayı hedeflediği ‘Çünkü gördüğüm en güzel kız sensin’ adlı fotoğraf sergisindeyim. The Sofa Hotel’in içindeki Art 8 Galerisi’ndeki sergide ünlü-ünsüz, genç ya da yaş almış kadınlar, makyajsız, en doğal halleriyle fotoğraflanmışlar. Biz kadınlar çok önem veririz fotoğraf çektirmeye. Hem severiz hem de titizleniriz. Hele makyajsız ve doğal halimizle hiç çektirmek istemeyiz. Çirkin çıkmaktan korkarız çünkü. Ama buradaki her kadın, hem de en katkısız halleriyle çok güzel! Hele biri var ki… Zaten sergiyi gezenler en çok onun fotoğrafını beğendi.
Eski fotomodel Nur Sürer’in çilleri, kırışıklıkları, doğallığı ve yüzündeki yaşanmışlık sergiye damgasını vurdu…
‘Gördüğüm en güzel kız’ sizdiniz sergideki…
Teşekkür ederim. Çok hoşuma gitti elbette fotoğrafımın beğenilmesi. Aslında ben sevmiyorum fotoğraf çektirmeyi. Antakya’da dizi çekiminde olduğumdan hafta sonları geliyordum İstanbul’a, o 2 günü de aileme ayırıyor, başka bir şey yapmak istemiyorum. Ama aramaları hoşuma gitti. Dergilerde görüyordum Okan’ın çektiği fotoğrafları çünkü. Ruhu olan fotoğraflar olduğu için beğeniyordum. Dolayısıyla kabul ettim. İyi ki de etmişim.
Ne tür tepkiler geldi?
Herkes beğendi, ‘Ne kadar güzel çıkmışsın!’ dedi. Bütün fotoğrafları beğendim. Çektiren herkesi cesur buldum. Bir de Ara Güler’in çektiği fotoğrafım var; Halil Ergün ve Tarık Akan’la Kıbrıs’a gitmiştik. Habersiz fotoğraflarımızı çekmiş, mücevher gibi saklıyorum onları.
Fotoğraf deyince senin ödüllü filmin ‘Bir Günün Hikayesi’ zamanında çekilmiş bir fotoğrafın geldi aklıma. Yeni nesil hatırlamaz ama çok güzeldi o fotoğraf.
Filmin yönetmeni Sinan Çetin’in çektiği fotoğraf. Yeni nesil, genç oyuncular beni şu yaşımda zembille yukarıdan indim zannediyor. “Ben de sizin gibi gençken girdim sinemaya, genç kızları oynadım, birileri âşık oldu bana” diyorum, anneanne olmaya kadar gidiyoruz işte.
Dizilerde oynuyorsun…
Dizilerde çalışmayı seviyorum. Tiyatro, sinema, dizi ayrımım yok. Çünkü yapılan iş sonuçta oyunculuk üzerine kurulu. Dizide oynamayı asla küçümsemiyorum. Küçümsenmemesi de gerekir. Daha çok kişiye ulaşıyoruz. Sinema filmlerinin seyircisi belli. Benim çalışabileceğim filmlere gelen seyirci sayısı çok az. Dizilerle ise herkesin evine giriyorsunuz. Daha çok özen gösterilmesi gerekiyor bence.
REYTİNGLER DELİRMİŞ
Bir de kıyım meselesi var. Güzel bir dizi 2-3 bölüm sonra kaldırılıyor.
Reyting iyice delirmiş vaziyette. Oyuncu olarak reyting niye benim derdim olsun ama ikinci gün soruyorum, “Kaçıncı olduk?” diye. Bu o kadar iğrenç bir cümle ki! Bana ne? Ben oynadığım karakterle meşgul olmalıyım. Ama olmuyor. Bir yığın arkadaşımız 3 bölüm sonra işsiz kalıyor. Ya da sezon ortasında. Başka işleri reddetmiş, ona göre plan yapmış, o saatten sonra yeni iş de ayarlayamaz…
Sizin diziler iyi gidiyor… ‘Asi’, ondan önce ‘Ihlamurlar Altında’.
Ondan önce de ‘Kurşun Yarası’. Tomris Giritlioğlu’yla 3 sezondur çalışıyorum. Hepsi onun projesi.
Ondan önce?
3 sene hiç çalışmadım. Teklif gelmedi hiç. “İşi bıraktınız mı?” diye soranlar oldu hatta. Niye bırakayım bu mesleği, seviyorum? Derken TRT’den Sait Faik’in hikayelerinden oluşan ‘Havada Bulut’ adlı 4 bölümlük diziden teklif geldi. Senaryoları almak için gittim, Ziya Öztan’ı gördüm. ‘Abdülhamit Düşerken’e başlıyordu. “Güzel bir işe başlıyorsun, yine erkekleri doldurmuşsundur, bize rol mol yoktur!” dedim, “A, bir rol var aslında, oynar mısın? Ama senin için sinemayı bıraktı dediler” dedi. “Niye bırakayım?” dedim ve ben öbür işe başlamadan filmi çektik. Ondan sonra da çok şükür hiç durmadım. Şansımı döndürdü Ziya. Sinemayı özlüyor musun dersen, hayır, sinema olsun diye takla atmıyorum ama iyi bir film olursa neden olmasın?
Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes’da ödül kazanmasına ne diyorsun?
Çok mutluyum. Ama bu filmlerin burada da seyirci bulmasını istiyorum. ‘Uzak’ son 10 yılda izlediğim en iyi filmlerden biriydi. Zeki Demirkubuz’un ‘Kader’i öyle. Adana Altın Koza’da ödül alan ‘Sonbahar’ı izledim, olağanüstü! Bu kadar mı güzel olur bir film? O filmde, şöyle bir geçseydim mesela. Sinema filminde çalışırsam bu tarz filmlerde çalışmak istiyorum, parmağımı bile gösterebilirim.
İlk filmin de oynuyor şu sıralar?
Evet. ‘Bereketli Topraklar Üstünde’. Restore edilmiş film. Sesler biraz kötüydü ama çok şaşırdım seyrederken, çok yabancılaştım kendime. “Bu kız kim?” diye baktım. Başka biri oynuyormuş gibi. Bir kere çok zayıfım. Sopa gibi. Halen iyi bir film.
Sinemadan önce modellik yapıyordun…
Evet. Bu boyla mankenlik değil tabii sadece modellik. Ama gözüm hep başka bir şeylerdeydi. Sinemadan teklifler geliyordu, komedi filmlerinden. Kabul etmedim, o değildi kafamdaki. Reklam filmlerinde oynadım. Sonra ‘Bereketli Topraklar Üstünde’den geldi teklif; birtakım kadın oyuncularla anlaşmışlar, ama bizim kadın oyuncularımız negatif rolleri kabul etmediği için arayış sürüyordu. Paniğe kapıldım. Senaryoyu bile okumadan Adana’ya gittik. Yolda okudum. İlk “motor” benimle oldu. Herhalde “Bu kadar yatırım yaptık, olmazsa göndeririz kızı, başkasını buluruz,” diye düşündüler. “Stop” denilince bulut gibi yönetmenin üstüme geldiğini gördüm. “Olağanüstü Nurcuğum” dedi, öyle de gitti.
ERKEK KARAKTERLER ÖNDE
Eskiden beri seçicisin…
İlk filminden sonra 1 yıl çalışmadım. İkinci filmden sonra 3 yıl. İki filmim dayanışma filmleriydi. 3. filmim ise tam bir Yeşilçam filmi, ‘Derman’. Çok mutluyum oynadığım için bu filmde, en önemlisi Hülya Koçyiğit gibi birini kazandım. Sonra Fato’yla, Müjde’yle çalıştım. Türkan Şoray’la hiç çalışmadım. En çok çalışmak istediğim insanlardan biridir. Hülya Avşar’la da oynamak isterim. Kadın rolleri yazılmıyor bizde. Diziler için de geçerli bu. Bütün dizileri kadınlar yazıyor ama baskın erkek karakterleri öne çıkarıyorlar.
Erkek seyirciler erkek kahraman ister kadın seyirciler de öyle...
Geçen gün bir otobüs dolusu kadın seyirci kızdı bana “İhsan’a böyle yapma!” diye. Bir de ‘Asi’ye söyle, Demir’e öyle davranmasın!” dediler. “A, yeter!” dedim, “erkekler söylese, eyvallah derim ama kadınsınız, erkekleri kolluyorsunuz!” Aslında diziler hakikaten önemli. Çok seyredildiği için doğru şeyleri vermek lazım. Son iki bölümde biraz söylendiğim için, damadım “A, Neriman hanım feminist olmuş!” diyor dizide. Aman dedim, bunun tadını çıkarayım bari. Kadınların söyleyeceği her sözün önemi büyük. Olmadı kaşımla gözümle bir şeyler yapmaya çalışıyorum.”
--------------------------------------------------------------------------------
Kocamı çok seviyorum
Nur Sürer, 68 kuşağının ünlü isimlerinden, uzun yıllar yurtdışında yaşadıktan sonra ülkeye dönen Sarp Kuray ile evli.
Nasıl gidiyor evlilik?
Çok iyi gidiyor. 15 yıl olacak yakında.
Nedir sırrı? Aşk evliliği mi?
Kesinlikle aşk evliliği. İnsan belli bir yaşa gelince daha iyi seviyor galiba. Geriye dönüp baktığımda çocukluğa bağlıyorum yaptıklarımı. Hiç pişmanlıklarım yok ama. İyi ki hepsini yapmışım. Çünkü onlar insanı olgunlaştırıyor. Mesela çocuk doğurduğun zaman çocuk sesine de, başka şeylere de daha tahammüllü oluyorsun. O zaman daha çok seviyorsun.
Nerede tanışmıştınız?
Halil Ergün’ün seçim kampanyasında. Ülkenin politikasını takip ettiğim için isim olarak biliyordum. O dönemleri yaşadık, yakalanmasınlar isterdik, hatta bir gün ablama keşke bunları biz saklayabilsek, bizden kimse şüphelenmez, demiştim. Sonra tanıştık.
Nasıl bir izlenim bıraktı?
Aslında kötü bir izlenim bıraktı. “Türkiye’ye hoş geldiniz” dedim. Hikayesini merak ettim, ne yaptı oralarda… Ama oturuşu, kalkışı hoşuma gitmedi, yürü kızım dedim, git işine bak. Sonra daha fazla karışlaştık. Giderek çok sevilecek biri olduğunu anladım. Âşık olmasaydım, sevmeseydim de, çok iyi arkadaşım olurdu Sarp benim. Asla vazgeçemeyeceğim bir-iki dostum vardı, onlardan biri olurdu.
Nesi etkiledi?
Çok merhametli, çok sevgi dolu. Aslında karakterlerimiz uymuyor. Ben çok nalet uyanırım sabahları. O ise dünyanın en güzel uyanan insanı. Tartışıyor seninle diyelim, bir tur atıp gelip, sarılıyor sana. Ben gıcığımdır, unutmam yapılan şeyleri, o ise hemen barışmak isteyen bir tip. Ne bileyim çok seviyorum kocamı, çok yakışıklı buluyorum,
İlk adımı kim attı?
Sarp cesur biri değil, bense her konuda daha cesurum. Beni tanıyordu, filmlerimi görmüş, biliyor. Önce arkadaştık, zaman içinde baktım ki bana karşı bir hissi var, atılım benden geldi. Ona kalsa 4-5 sene sürerdi arkadaşlığımız.