tarafından celine18 Salı Nis. 15, 2008 6:11 pm
1. BÖLÜM
“ sensizliğime çare sen,ama bensizliğime çare yine sen hazan’a 5 kala…”
“ Kırmızı,yeşil,rengarenk balonlar…”
“ baloncu geçiyordu bankta oturan kadının yanından…bağırıyordu tüm hevesiyle…küçük çocuklar pelesenk olmuştu etrafında…sanki birine uzanacaklarmış gibi daha da yükseğe çıkmaya çalışıyorlardı adamın paçasına yapmışmış…”
- “ kırmızı balon ister misin ”…
“ yapacak başka bir şeyi yoktu…bulutlar,gökyüzü…aslında rahatlamak için gelmişti buraya…ama yine onu hatırlamıştı…yine gözleri dolmuştu o çocukları izlerken…o da anne olabilirdi…eğer gitmeseydi…” yanında olsa şimdi belki de elini tutardı sımsıkı…kimseye hesap vermeden başını yaslarda göğsüne…nefes alıp verirdi ardından…içi huzurla dolardı eskiden olduğu gibi aynı…beraber bulutları izlerlerdi…habersiz geçen tam 2 yıl…bir haber… ona ulaşmak için denenen başarısızlıkla sonuçlanan her çaba bu kadar acıtmazdı içini bir kez olsun nefesini duyabilseydi…sarılırdı sımsıkı…geçmişe inat gözlerine bakardı...bulutlar çökerdi onların üzerine….”
“ yağmur yağardı yavaş yavaş…kızmadan,üzülmeden ıslanırlardı yağmurun altında…toprak çiçeklerini salıverirdi tenlerine…çamur olurdu yine ikisininde üstü başı çamur olurdu…ama aldırmazlardı ki…gülerlerdi deliler gibi yağmurun altında…”
“ 15 haziran 2005…ansızın bastıran yaz yağmuru…zenan suatın elini sımsıkı tutmuştu ve koşuyorlardı…suat getirmişti onu buraya…üzerinde incecik kırmızı bluzu vardı…her yanı ıslanmıştı…sevgilisi ısrarla kolundan çekiştiriyordu…her adımda toprağın ferahlatıcı kokusu vuruyordu ikisininde yüzüne…zenan durdu…derin bir nefes aldı…ellerini göğsüne koydu…ve yere yığıldı…genç adam başına gitti bildik adımlarıyla…gözleri kapalıydı kızın…eğildi ve yüzünü okşadı ardından…gülümsedi…derin bir nefes aldı ve konuştu…”
- “ bu kadar çabuk yorulmuş olamazsın…”
“ Zenan elini kalbinin üzerine götürdü…derin derin nefes alıp vermeye devam etti,biraz soluklanmak işine gelmişti…hemde ona zaman kazandırmıştı…”
- “ iddiayı kaybettin…” dedi suat…
“ başını sert toprağa yasladı ardından…gökyüzüne dikti bakışlarını…kuşlar takıldı gözüne…bir süre onların uçuşunu takip etti…yüzündeki gülümsemesi de silinmişti..nerden geldiği belli olmayan bir hüzün çökmüştü iki sevgilininde yüzüne…kara bulutlar dolanıyordu sanki içlerinde…zenan suatın eline ulaştı ve sımsıkı tuttu elini…her taraf çamur olmuştu…adamın elide…onun minicik elleri de çamur oldu…”
- “ suat iyisin değil mi…”
genç adam başını kaldırmadan gökyüzüne bakmayı sürdürdü…ardından bakışlarını zenana çevirdi…onun gözlerine…başını dayadı kendi göğsüne…tek gördükleri kuşlardı…kanat çırpışları haberleri apansız getiren kuşlar…ulak misali daireler çiziyorlardı gökyüzünde…”
- “ ellerin soğuk yine buz gibisin…”
“ genç kız başını kaldırdı adamın göğsünden…yüzüne baktı ve derin bir nefes aldı…yağmur yağıyordu üstlerine…hazanı yaşamayı en çok sevdikleri yere gelmişlerdi yine… ama hazan değildi…yalnızca gene de onun hüznü vardı üstlerinde…toprak yağmurla daha da ıslanmıştı ve ikisininde üstü başı çamur olmuştu şimdi…”
- “ hadi gel buraya…”
“ sevgilisini kendine doğru çekti ve göğsüne yasladı tekrar başını…saçlarında ki papatyalara baktı ve iç geçirdi…alnına minik bir buse kondurdu…yüzünü yüzüne yasladı…gülümsedi ama kimse görmedi gülümsediğini…güneş ışıldayama başlamıştı yağmurun ardından ve birazdan gök kuşağı çıkacaktı…küçük aksi sevgilisine bakacaktı tekrar…nasıl söyleyeceğini düşünecekti…ağzından o kelimeler hiç çıkmayacaktı sanki…dönüp gidecekti onu burda bırakıp…içi acıyacaktı…arkasına dönmek isteyecekti…dayanamayacaktı sonra da belki…geri dönüp sıkı sıkı sarılacaktı sevgilisine ve saçlarında ki papatyaların kokusu gelecekti burnuna…müptelası olduğu papatyalar…”
- “ ben bu şehirden vazgeçsem de sen beni sevmekten vazgeçme olur mu…”
“ zenanın yüzü gerildi birden…yerinden doğruldu…suata baktı usulca…”
- “ bu da nerden çıktı şimdi…”
“ genç kadın sorusuna cevap alamadı…gözleri daldı ıslak toprağa…yutkundu ve ağzından yalnızca tek bir kelime çıktı…”
- “ gidecek misin…”
“ elindeki yaprakla oynuyordu genç adam…damarlarını tek tek ortaya çıkarmıştı...köşeye savurdu ardından yaprağı…zenana döndü…nefesi daralmıştı…gökkuşağı üzerlerine yansıyordu bu muhteşem manzarada…hazan gelmişti yüreklerine ama…aniden…sonu gelmeyen 3 noktalı mısralar gibi…”
- “ Amerika’da bana sunulan bu olanaklar ikiye katlanacak…daha iyi bir yaşamım olacak belki de…ilk dönemde 3 ay kalacağım orda…”
- “ Sensiz geçireceğim 3 ay…ne kadar yüzüm gülecek…her sabah yüzünü görmeden nasıl yaşayacağım…nasıl nefes alacağım…bu papatyalar…”
“ bir an durdu ve suata baktı…saçlarından papatyaları çıkardı…”
- “ alışkanlığım oldu işte her şey…”
“ sevgilisine sımsıkı sarıldı suat…her şeye inat şimdi onunla doya doya beraber olmak istiyordu…terlemiş ellerini sımsıkı tutmak ve çamurunu oradan silmek…daha sonra bir daha yapamazdı belki de…alışılagelmişlerin dışında sadece ona yakın olmak bile yetecekken ona şimdi zorunlu olduğu bir hayatı…bir mesleği vardı…herşeyi düzene sokmak istiyordu…zaman…hep gelip geçerdi…şimdi de gelip geçecekti…oraya gidecek,geri gelecek…aynı bıraktığı gibi sarılacaktı zenana…kokusunu içine çekip 3 ayın özlemini giderecekti…yetmeyecek alnından öpecekti tekrar…ona inat yapacaktı…aklını çelecekti yine ve bu sefer denizin bin bir tonu eşlik edecekti onlara…martılar eşlik edecekti…”
“ alışkanlık…diye düşündü genç adam…bu bir alışkanlık mı…”
- “ ben bir alışkanlık mıyım senin için…”
“ zenan gülümsedi ve yüzünü kapadı suatın göğsüne yaslanarak…”
“ suat kolunu okşadı zenanın ve sessizliği bozdu…”
- “ sen benim en güzel alışkanlığımsın…”
“ yüzü ciddileşti…devam etmek daha kolay olacaktı şimdi…”
- “ ve en güzel alışkanlığım benim karım olacak…yalnızca 3 ay…bir cerrah için birkaç ameliyat demek belki de…sonbahara kadar burda olacağım…”
“ zenan devam etti bu sefer…”
- “ ama papatyalar olmayacak…ya bende solarsam suat…ya güçsüz düşersem…ya yapamazsam…ya geldiğinde bende burda olmazsam…”
- “ benden kaçış yok…seni nerde olursan bulurum…”
“ başını suatın göğsünden kaldırdı…umudu tükenmişti sanki…birileri yada bir şeyler içindeki umudu silip atmıştı…şimdi ne papatyalar çareydi ne de kuşlar…”
- “ 3 ayda pek çok şey değişebilir suat…sensizlik…kulağa pek hoş gelmiyor…çocuk kandırır gibi kendimi kandırmak istemiyorum…bunun 3 aydan uzun sürebileceğini ikimizde biliyoruz…umutlar…geleceğe ışık tutar…ama onu kesin kılmaz suat…”
- “ hiçbir şey kolay olmayacak…ne ben sensizliğe alışabileceğim…nede sen bensizliğe…sende gelsen…ikisininde tek çaresi sensin…”
- “ çaren tükeniyor,yavaş yavaş eriyor…gücüm kalmayacak…biliyorum...benim burda bozamayacağım bir düzenim var…ardımdan üzülecek 15 tane minicik yürek var…onları bırakıp gidemem…”
“ zenan anasınıfı öğretmeniydi…yapmaktan çok zevk duyduğu bir işti bu… eğitmekten büyük keyif aldığı çocukları vardı…daha da ötesinde onların seslerine çoktan alışmıştı ve alışılagelmişlere engel olamıyordu…onları bir türlü terk edemiyordu…”
- “ yağmur yine başladı…kalsak iyi olur artık…”
“ basit bir veda sözcüğü...hayır yeterli olmayacaktı…havalimanına geldiklerinde çoktan akşam olmuştu…anonsla yankılanıyordu…genç adam beklediği anonsu duymasıyla sevgilisinin elini sıkı sıkı tuttu…veda etmek istemiyordu…veda son demekti…peki ya bu onların sonu olacak mıydı…”
“ suat zenanın elini bıraktı…ve çıkış kapısına baktı…”
- “ lütfen artık daha fazla gelme…sana veda etmek istemiyorum…”
“ zenan başını yere eğdi…gözlerinde buz tutan yaşları engellemeye çalışıyordu ısrarla…gerginliği ister istemez onunda yüzüne yansıyordu…genç adam hissediyordu aslında sevgilisinin ne düşündüğünü…sonları sevmezdi,asla sevmeyecekti ama kendine engel olamadan çantasından bir yüzük çıkardı…zenanın parmağına taktı…”
- “ o gün ellerimiz çamur olduğunda çıkarıp bana vermiştin bunu…bende kalsın istemedim…bunun son olmayacağını biliyorum o yüzden…”
zenan fısıldadı ; “ ne kadar süreceği belli olmayan sonlar…”
“ ufak bir buse belirdi zenanın alnında…suat zenanın yüzünü okşadı ve gözlerinin derinliklerinde boğuldu…orda kalmak istedi…ama karşısında duran havaalanın dijital saati gitme vaktinin yaklaştığını söylüyordu…zenanın ellerini bıraktı…”
- “ ellerini hep böyle sıcak bulmak istiyorum…veda etmiyorum…”
“çoktan gitmişti işte suat…zenan yapayalnız suatın bıraktığı noktada gözyaşlarıyla boğuşuyordu…yavaşça elleriyle silip havaalanından çıktı zenan…”
“ ve şimdi tarih 23 eylül 2008’i gösteriyordu…genç kadın anılarından çıkıp deniz kenarına hava almak için getirdiği çocuklara baktı…minik kız şimdi baloncuya para uzatıyordu…zenan kızın yanına gitti,elinden tuttu ve o verdi baloncuya parayı…arkasına baktı…yanına gelen diğer oğlan çocuğunun da elinden tuttu…”
- “ suat bey valiziniz…”
- “ teşekkür ederim…her şey için…”
“ ve 2 yıl sonra yine o havaalanında…şimdi geri dönmüştü…zenana geri döneceğini söylemişti…ordayken çok aramamıştı onu…özlemini belli etmek istemiyordu…nede olsa bu bir veda değildi…şimdi 2 yıl sonra ona gidecek ve eskisi gibi sarılacaktı…”
“ taksiden indi ve apartmana baktı…zenan bu saatte evde olurdu…yukarı çıktı usul adımlarla…zile bastı…bastı,bastı,bastı…”
“ ama zenanın evinin kapısı değil,karşı kapı açıldı…”
- “ afedersiniz…zenanın nerde olduğunu biliyor musunuz…”
- “ haberiniz yok sanırım…zenan kızım taşındı buradan…”
- “ taşındı mı…”