tarafından sevgi sihirbazı Paz Mart 23, 2008 10:53 am
O Bir Romantik: Simge Selçuk
Elveda Derken dizisinde iddialı bir avukat rolünde izlediğimiz Simge Selçuk'un oyunculuk serüveni yedi yaşındayken Ankara'da başlamış. Kariyerinde emin adımlarla ilerleyen Selçuk ile İstanbul'daki hayatı ve oyunculuk üzerine konuştuk.
Ferhunde Hanımlar dizisinden beri gelişimini televizyon aracılığıyla izlediğimiz Simge Selçuk artık oldukça hoş ve alımlı bir genç kadın. Selçuk, kısa süre önce, yıllardır kullandığı sarı saçlarından vazgeçmiş. Kahve tonlarındaki saçları ise ona çok daha doğal bir görünüm kazandırmış. Genel olarak değişimlere pek açık olmadığını söyleyen Selçuk, bu konuda çekimimiz boyunca oldukça ılımlı ve hatta iddialıydı. Kıyafetlerimizin hepsini denedi ve bizim de önerilerimizle üstüne en uygun olanlara karar verdi. Sıra saça geldiğinde de kendinden emin ve değişime açık bir tavır sergiledi. Kaküllerinin kısaltılıp yeniden şekillendirilmesine gıkını bile çıkarmadı. Tabii bunların sonucunda profesyonel modeller kadar iyi poz verebilen bambaşka bir kadın ortaya çıktı.
Günümüzde eli yüzü düzgün herkesin bir şekilde oyunculuk yaptığı dizi sektöründe Simge Selçuk gerçekten eğitimli ve deneyimli bir isim. Güzelliği ya da tanıdıkları sayesinde dizilerde boy göstermiyor. Dile kolay, yedi yaşındayken Ankara Çocuk Radyosu'nda dublaj eğitimiyle başlamış bu işe, sonra tiyatro ve diziler gelmiş. Evdeki Yabancı, Tatlı Kaçıklar, Ayrılsak da Beraberiz, Metropalas, Dünya Varmış, Aliye ve Kader rol aldığı dizilerin bazıları. Onunla konuşurken sözcük seçiminize ve mimiklerinize daha fazla özen gösteriyorsunuz. Çünkü Selçuk sinirlense bile kısık sesle, kibar kibar anlatıyor derdini, size de 'Peki' deyip, onu dinlemek kalıyor.
Küçüklükten beri hedefiniz oyunculuk muydu?
Ben oyunculuk dışında bir tek resim yapabiliyordum. Yani iki meslek dışında başka bir iş yapamazmışım gibi geliyordu. Ankara Çocuk Radyosu'nda dublaj eğitimi alırken çevremizde de tiyatrocu ağabeylerimiz, ablalarımız vardı. Biz de hep onlar gibi olmak istedik. Liseyi bitirdikten sonra Ferhunde Hanımlar dizisinde genç oyuncuya ihtiyaç oldu. Ben de hemen o ekibe dahil oldum. 17 yaşında başladım çalışmaya. Sonra Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü'ne girdim. Bir yandan çekimler, bir yandan okul devam etti.
Ferhunde Hanımlar dizisi size neler kattı?
O dizide çok şey öğrendim, benim için ikinci bir okul oldu. Çok iyi tiyatro sanatçılarıyla oynama şansına sahiptim. O dönemde herkesin izlediği samimi, sıcak bir diziydi. Sonra okul bitti, dizi de bitti. Ankara'da oyunculuk anlamında yapılacak çok şey yoktu. Devlet tiyatrolarında da çalışmak istemedim. Ya memur gibi çalışacaktım ya da İstanbul'da büyük denizlerde yüzmeye başlayacaktım. 1999 yılında her şeyi göze alarak geldim İstanbul'a.
'Asla oynamam' dediğiniz roller var mı?
Daha önce oynadığım rolün benzeri bir rol teklif edilirse oynamak istemiyorum. Yani sonraki işte aynı tarzda bir rolü tercih etmiyorum. Aliye dizisinden sonra benim canladırdığım Leyla karakteri sahiciymiş gibi akıllara kazındı. Ve sonrasında bana hep oradaki Leyla karakteri gibi evli erkekle beraber olan ikinci kadın gibi roller gelmeye başladı. Bu tip rolleri oynamaya devam etsem sadece bu tip oyunculuk yapabilirmişim gibi algılanır. Şöyle düşünüyorum; sanki ben bir lunaparka girmişim, atlı karıncaya da binmek istiyorum, dönme dolaba da. Aynı işi tekrar tekrar yapmak istemiyorum. Yoksa 'Şunu oynamam, bunu oynamam' diye bir kaprisim yok. Tabii ki her rolü oynamaktan keyif alırım.
Oyunculuk size neler hissettiriyor?
Çok büyük bir deşarj sağlıyor. İnsanın hayatında çok büyük problemleri olsa bile sette aklına gelmiyor. O an insana inanılmaz bir enerji geliyor. Bütün oyuncularda böyledir, sadece bende değil. Mesela ben şimdi hastayım. Çekime gitsem hastalık biter, burnum bile akmaz stüdyoda. İnsan başka bir moda geçiyor. Çok keyifli tabii. İnsan kendiyle yarışıyor. Ben hiçbir zaman uç noktalarda yaşamadım, dengeli bir insan olduğumu düşünüyorum. Oyuncu olarak doğmadım, oyunculuk bana verilmiş bir meslek. Bu yüzden oyunculuğun cazibesine, şöhretine kapılmam, belki de çocukluktan beri içinde olduğum için. Normal bir iş yapıyorum, magazin programına falan çıkmayı da tercih etmiyorum. Çünkü seyirci canlandırdığınız rolle ilgili olarak inanmıyor o zaman size. Gerçek karakterinizle o kadar tanınırsınız ki ne yapsanız faydası olmaz. Bunlardan dolayı izleyiciler bilinçli. Bazı oyuncular var, her gün magazin ve haber programlarında boy gösteriyorlar. O zaman da dizileri başlıyor, iki bölüm sonra bitiyor. Çok fazla dizi var, seyirci artık seçiyor.
Düzenli izlediğiniz dizi var mı?
Bıçak Sırtı. İnanılmaz çekimler var. Herkes çok iyi oyuncu orada.
Tiyatroda oyunculuğa devam etmediniz mi?
Şehir Tiyatroları'ndaydım sonra Alışık Tiyatrosu'nda Komik Para'da ve Tiyatro İstanbul'da oynadım. Ancak daha sonra dizilere yöneldim. Çünkü ben vodvil oynamak istemiyorum. Şımarıklık yapmak istemem ama o kadar çok vodvil tarzı oyun var ki, bana çok sıkıcı geliyor. Seyirci mi istiyor bunları bilmiyorum. Tiyatroda daha enteresan bir şey istiyorum, sabun köpüğü olmasın. İçinde oyunculuk olsun, oyun bittikten sonra mutlu olayım istiyorum. Gelen teklifler de hep vodvil ve komedi tarzında. Ben de bekliyorum elbet bir gün güzel şeyler olacak. Bu anlamda Tiyatro Dot güzel işler yapıyor. O tarz tiyatrolarda oynayabilirim.
Çekim için hazırlanırken saç modelinizin değişmesine kolayca izin verdiniz. Değişimlere açık mısınız?
Aslında hiç açık değilimdir, yalnızca kaküllerimi kestirmek istiyordum çok denk geldi. Sadece kısaldılar, şekil olarak çok fark yok. Ben senelerce sarı saçlıydım, bu renk bende çok yeni ama çok memnunum. Şimdi bunca yıl neden sarışın kalmışım diye düşünüyorum. Kuaför yönünden de çok şanssızdım: Önce saçım yandı, sonra kısaltalım derken iyice kestiler falan. Ben de herhangi bir kaza riskine karşılık yıllardır saç rengimi, modelimi değiştirmedim.
Alışverişle aranız nasıldır?
Ayakkabı, çanta bağımlılığı var bende. Hatta annem bir gün geldi, 'Sen dükkan mı açacaksın?' dedi! Onun dışında başka bir takıntım yok. Alışveriş merkezinde mağazaları gezmeyi severim, alacağım şeye de kolayca karar veririm. Artık az çok vücudumu tanıyabiliyorum. Kendimce en doğru modelleri seçebiliyorum.
Moda sizin için ne ifade ediyor?
Bence moda kendine yakışanı bilemeyenler için gelip geçici ve pahalı bir heves. Mühim olan kişinin tarzıyla, yaşayışıyla örtüşen, kendine yakışan bir stil oluşturabilmesi.
Giyim zevkinizi birkaç kelimeyle özetler misiniz?
Şık ama abartısız. Zevkli ve bir tarafında mutlaka bir orijinalliği olan kıyafetleri tercih ederim.
Asla giymem dediğiniz?
Türban.
Formunuzu nasıl koruyorsunuz?
Benim genel olarak kilo problemim olmadı. Bir ara ergenlik döneminde kiloluydum ama sonra zayıfladım. Ancak şu bir gerçek ki ben ekranda çok kilolu görünüyorum. Genelde beni görenler çok şaşırıyor. 'Biz sizi daha kilolu sanıyorduk' diyorlar. Beslenme düzenimi dengelemeye çalışıyorum. Yemeğin yanında ekmek yemiyorum. Kendimi tutuyorum, dikkat ediyorum. Bugün tatlı yediysem ertesi gün daha az yiyorum. Ama tabii rejim gibi değil. Az çok biliyorum artık kendimi.
Favori yemekleriniz neler?
Dünyadaki en zengin ve en lezzetli mutfak bence Türk mutfağı. İkinci tercihimse Çin yemekleri. Sevmediklerimse kuru fasulye ve bamya yemekleri.
Siz yemek yapıyor musunuz? Buzdolabında olmazsa olmazlar neler?
Yemek yapıyorum ama başkalarına yapmaktan daha fazla keyif alıyorum. Kendi başımayken pratik şeyler hazırlıyorum. Yoğurt, peynir, süt, meyve, kuru kayısı ve diet kolasız bir buzdolabı, buzdolabı değildir.
Gece hayatıyla aranız nasıl? Dışarı çıkmayı sever misiniz?
Gece hayatını artık pek sevmiyorum. Barlara falan gidemiyorum, hoşlanmıyorum. Daha önce evden kaçar kaçar giderdim. Artık doymuşum galiba. İçimde kalmış hiçbir şey yok. Artık baleyi, operayı sever oldum. Onlar insanı geliştiriyor, beni daha çok doyuruyor. Ama yine de yaz aylarında gece dışarı çıkmayı severim.
Evlilik sizin için ne ifade ediyor?
Çocuk, sevgi ve anlayış çerçevesinde bir aile ortamı. Ben çocuk çok seviyorum. Onun için evliliğe de sıcak bakıyorum ama tabii doğru insanla olması lazım. Hayatımın sonuna kadar evli kalmak istiyorum. 'Bugün evleneyim yarın ayrılayım' diye bir şey yok benim için. Çocuklarım ileride 'Valide hanım' falan desinler. Beraber yaşlanacağım bir adam istiyorum. Güven duymak, saygı görmek ve saygı duymak çok önemli evililikte. Birbirini taşıyabilmek de şart. Öyle insanlar var ki oyunculara farklı gözlerle bakıyorlar. Ben buna artık hakikaten sinirleniyorum. 'Oyuncudan iyi aile kadını olmaz' gibi şeyler düşünüyorlar. Oysa sonuçta biz de işimizi yapıp evimize geliyoruz. Bu yüzden beni taşıyabilmesini istiyorum.
Peki ya aşk?
'Aşk; insanın karşısındakini bulunmaz Hint kumaşı sanmasıyla, hıyarın teki olduğunu anlaması arasında geçen zamandır' lafı çok hoşuma gider. Ama bence, ayaklarını yerden kesip seni bulutların üzerine taşıyabilecek kadar baş döndüren, aynı zamanda sağlam bir çınara arkanı yasladığında hissedilen bir güven duygusudur aşk.
Sizce ideal erkek nasıl olmalı?
Düşünceli, medeni, dürüst, maskesiz, zeki, mizah anlayışı ve empati özelliği olan, her şeye rağmen ayakta kalabilen ve yaşamdan zevk alan, olumlu, pozitif, dengeli bir erkek ideal erkektir bana göre.
İlk aşkınızı hatırlıyor musunuz?
Şu an beraber olduğum kişiyle aşkı yaşıyorum. Onu tanıdıktan sonra daha önce hissettiklerimin aşk olmadığını anladım.
Meditasyon yapıyorsunuz. Ne zaman başladınız meditasyonla ilgilenmeye?
Neden varız, niye yaşıyoruz, din nedir, insanın özü nereden gibi soruların cevaplarını aradım küçüklükten beri. Bu kapsamda kitaplar okudum. Osho'nun meditasyon kitapları bana çok yol gösterdi diyebilirim. Meditasyon sayesinde konsantrasyonumu daha iyi sağlayabiliyorum ve her şeyi çok fazla sorun etmiyorum. Toplumda normal dünyayla uyum sağlayamayan bazı insanların bu tür konularla ilgilendiği düşünülüyor. Oysa spiritüellik şu demek: Tamamen bu dünyada yaşayıp bu dünyadan zevk almak ama ot gibi değil, maneviyatı da düşünerek insanlık için de yaşamak. Bu nedenle ben değil de biz olarak görüyorum, sonuçta hepimiz bir bütünün parçalarıyız.
Hayattan ne öğrendiniz?
Göz açıp kapayıncaya kadar hızlı geçen bir oyunun içindeyiz aslında. Bu oyundan zevk alarak ama bunun bir illüzyon olduğunun ve bu sahneyi bizden sonrakilere de en iyi şekilde bırakmamız gerektiğinin farkında olarak sevgiyle yaşamak gerektiğini.
Pişman olduğunuz bir şey var mı?
Yaşam deneyimlerimizden ibarettir ve hiçbir yaşanan tesadüf değildir. Yaşadığımız şeyler ya da kendi özgür irademizle seçtiğimiz yollar bize kötü ve karanlık görünse de ileride dönüp baktığımızda aslında hepsinin yaşanması gerektiğini, bizi biz yapan, geliştiren tecrübeler olduğunu fark ederiz. Benim gayem, kafamı taşlara vurmak yerine her kötü görünen şeyden ders alıp, onları olumlu bir hale dönüştürmeye çalışmaktır
Kaynak : Cosmopolitan