Alintidir
+2
dilan-cagri
Zeyno
6 posters
Hatırla Sevgili
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°151
Geri: Hatırla Sevgili
Alintidir
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°152
Geri: Hatırla Sevgili
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°153
Geri: Hatırla Sevgili
Alintidir..
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°154
Geri: Hatırla Sevgili
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°155
Geri: Hatırla Sevgili
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°156
Geri: Hatırla Sevgili
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°157
Geri: Hatırla Sevgili
Alinti
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°158
Geri: Hatırla Sevgili
Alintidir.. Cerencim mahvoldum ya.. Emegine saglik
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°159
Geri: Hatırla Sevgili
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°160
Geri: Hatırla Sevgili
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°161
Geri: Hatırla Sevgili
Alintidir..
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°162
Geri: Hatırla Sevgili
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°163
Geri: Hatırla Sevgili
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°164
Geri: Hatırla Sevgili
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°165
Geri: Hatırla Sevgili
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°166
Geri: Hatırla Sevgili
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°167
Geri: Hatırla Sevgili
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°168
Geri: Hatırla Sevgili
Alintidir.. Cerencim ellerine saglik..
sevgi sihirbazı- Admin
Mesaj Sayısı : 3524
Nerden : izmir
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 21/02/08
- Post n°169
Geri: Hatırla Sevgili
HEDEF KİTLE : A/B
21 MART 2008 CUMA
NO PROGRAM ADı KANAL RATING (%) SHARE (%)
1 ASI [NET] KAND 10,10 23,60
2 HATIRLA SEVGILI [NET] ATV 9,40 27,30
TOTAL
21 MART 2008 CUMA
NO PROGRAM ADı KANAL RATING (%) SHARE (%)
1 ASI [NET] KAND 10,10 23,80
2 KANAL D ANA HABER BULTENI [NET] KAND 7,70 21,10
3 ARKA SOKAKLAR (TKR) [NET] KAND 6,80 26,10
4 ASI (OZET) [NET] KAND 6,20 15,50
5 HATIRLA SEVGILI [NET] ATV 5,80 18,50
Kaynak: ucankus
21 MART 2008 CUMA
NO PROGRAM ADı KANAL RATING (%) SHARE (%)
1 ASI [NET] KAND 10,10 23,60
2 HATIRLA SEVGILI [NET] ATV 9,40 27,30
TOTAL
21 MART 2008 CUMA
NO PROGRAM ADı KANAL RATING (%) SHARE (%)
1 ASI [NET] KAND 10,10 23,80
2 KANAL D ANA HABER BULTENI [NET] KAND 7,70 21,10
3 ARKA SOKAKLAR (TKR) [NET] KAND 6,80 26,10
4 ASI (OZET) [NET] KAND 6,20 15,50
5 HATIRLA SEVGILI [NET] ATV 5,80 18,50
Kaynak: ucankus
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°170
Geri: Hatırla Sevgili
Milliyet Gazetesi, Ece Temelkuran'in kose yazisi
Türkiye’nin kırıntıları
Ne olmuş? - Türkiye’nin en eski köşe yazarını sabaha karşı gözaltına almışlar. Çete üyesi olmakla suçluyorlar.
- Bu çete ne yapmış?
- O yazarın gazetesini bombalamış.
- Yani yazar kendi gazetesini mi bombalamış?
- ...
- Peki nereden biliyorlar bunları?
- Bir talk-show’cunun bilgisayarında Ergenekon diye bir dosya bulmuşlar, oradan çıkarıyorlar kimleri tutuklayacaklarını.
- Talk-show’cu mu?
- Aslında haham!
- Efendim?
- Vallahi öyle. Adam dinci bir kanalda program yaparken sonra Kanada’da haham olmuş.
- Nasıl yani?
- İşte öyle yani.
“Büyük” entelektüeller
- Nasıl anlatayım? Böyle anlatıyorum. O tıknaz düşünce adamı Fehmi Koru’nun kaş çatmalı, kendine göre racon kesmeli, kendini fevkalade önemli zannetmekle önemli hale gelen teorisyenliği bende yok tabii.
Yapamıyorum öyle “Batıcılar aslında Doğu’cudur. Doğucular acayip Batıcıdır. Ergenekon’da bence İlhan Selçuk tutuklanmalı!” gibi Harvard’lara, Oxford’lara layık analizler.
Düşünüp korkuyorum
Çok öfkeliyim. Hem de çok. Adam olmayanların adam sayıldığı, şu kadarcık fikri olmayanların iktidarın peşinden hop hop altın top diye koşturduğu için baş ideolog koltuğuna oturtulduğu günlerin en beterlerine geldik. “Türkiye’de demokrasi AKP’dir, gerisi faşisttir” fasaryalarını Batı’da filan da satabiliyorlar diye kendilerini allame-i cihan sanan adamlara öfkeliyim.
Bildiğimiz anlamda Türkiye’nin sonuna gelirken, bütün bu kaosu demokrasi yolunda atılmış adım zannedenlere öfkeliyim.
Çok ciddi bir sivil çatışmaya doğru gidilirken kendi atları kazanıyor diye içlerinin yağları eriyen, ağzı-burnu içyağı olmuş adamlara öfkeliyim. Ben eğer bu kadar öfkeliysem insanlar ne yapar, bunu düşünüp korkuyorum, korktuğum için öfkeliyim.
Bir tek onlar demokrasi istiyor!
Ortada daha iddianamesi olmayan Ergenekon Soruşturması’nın Türkiye’nin demokratikleşmesi yolunda atılmış en büyük adım olarak satılmaya çalışılmasına öfkeliyim.
Derin devleti ele geçirme çabasının su yüzüne fışkırmış hali olan bu davayı takip eden savcılardan ve o savcılara köşelerinden hedef gösteren tıknaz düşünce adamlarından başka Türkiye’de demokrasi isteyen yokmuş gibi düşünülmesine öfkeliyim. Savaşa karşı çıktılar diye çocuklara işkence ediyorlar üniversitelerde; işçiler, memurlar sokaklara dökülüyor binlerle; jandarma bile Hrant’la ilgili itiraflarda bulunuyor gerçek açığa çıksın diye; milletin imanı gevriyor hapishanelerde siyasi koğuşlarda...
Bu insanların hiçbiri demokrasi istemiyor, bir tek bu Ergenekon davası demokrasi istiyor öyle mi? Bir tek Yeni Şafak gazetesi, bir tek Zaman gazetesi, bir tek Tayyip Bey, bir tek “Sevgili Fehmi” ve hayali oyun arkadaşı Taha Kıvanç demokrasi istiyor, öyle mi?
Eleğin üzerinde kalan
Önceki gece haber bombardımanının arasında “Hatırla Sevgili” dizisi vardı. Dizide Deniz’lerin öldürülüşü. Denk geldi, tuhaf. Bir o çocuklara bakıyor insan, bir bu adamlara. “Eleğin üzerinde kimler kalıyor?” diyorsun. Bakıyorsun, öfkeleniyorsun, çünkü biliyorsun:
Bunlar eleğin üzerinde kalanlar. Sağcısı da, solcusu da... İyi, kaliteli olanların kökünü kuruttular belki de bu ülkede diyorsun. İşte buna öfkeleniyorsun. Çünkü biliyorsun, sen artık eleğin üzerinde kalan bir ülkede, o ülkenin dökülen kırıntılarıyla yaşıyorsun...
Türkiye’nin kırıntıları
Ne olmuş? - Türkiye’nin en eski köşe yazarını sabaha karşı gözaltına almışlar. Çete üyesi olmakla suçluyorlar.
- Bu çete ne yapmış?
- O yazarın gazetesini bombalamış.
- Yani yazar kendi gazetesini mi bombalamış?
- ...
- Peki nereden biliyorlar bunları?
- Bir talk-show’cunun bilgisayarında Ergenekon diye bir dosya bulmuşlar, oradan çıkarıyorlar kimleri tutuklayacaklarını.
- Talk-show’cu mu?
- Aslında haham!
- Efendim?
- Vallahi öyle. Adam dinci bir kanalda program yaparken sonra Kanada’da haham olmuş.
- Nasıl yani?
- İşte öyle yani.
“Büyük” entelektüeller
- Nasıl anlatayım? Böyle anlatıyorum. O tıknaz düşünce adamı Fehmi Koru’nun kaş çatmalı, kendine göre racon kesmeli, kendini fevkalade önemli zannetmekle önemli hale gelen teorisyenliği bende yok tabii.
Yapamıyorum öyle “Batıcılar aslında Doğu’cudur. Doğucular acayip Batıcıdır. Ergenekon’da bence İlhan Selçuk tutuklanmalı!” gibi Harvard’lara, Oxford’lara layık analizler.
Düşünüp korkuyorum
Çok öfkeliyim. Hem de çok. Adam olmayanların adam sayıldığı, şu kadarcık fikri olmayanların iktidarın peşinden hop hop altın top diye koşturduğu için baş ideolog koltuğuna oturtulduğu günlerin en beterlerine geldik. “Türkiye’de demokrasi AKP’dir, gerisi faşisttir” fasaryalarını Batı’da filan da satabiliyorlar diye kendilerini allame-i cihan sanan adamlara öfkeliyim.
Bildiğimiz anlamda Türkiye’nin sonuna gelirken, bütün bu kaosu demokrasi yolunda atılmış adım zannedenlere öfkeliyim.
Çok ciddi bir sivil çatışmaya doğru gidilirken kendi atları kazanıyor diye içlerinin yağları eriyen, ağzı-burnu içyağı olmuş adamlara öfkeliyim. Ben eğer bu kadar öfkeliysem insanlar ne yapar, bunu düşünüp korkuyorum, korktuğum için öfkeliyim.
Bir tek onlar demokrasi istiyor!
Ortada daha iddianamesi olmayan Ergenekon Soruşturması’nın Türkiye’nin demokratikleşmesi yolunda atılmış en büyük adım olarak satılmaya çalışılmasına öfkeliyim.
Derin devleti ele geçirme çabasının su yüzüne fışkırmış hali olan bu davayı takip eden savcılardan ve o savcılara köşelerinden hedef gösteren tıknaz düşünce adamlarından başka Türkiye’de demokrasi isteyen yokmuş gibi düşünülmesine öfkeliyim. Savaşa karşı çıktılar diye çocuklara işkence ediyorlar üniversitelerde; işçiler, memurlar sokaklara dökülüyor binlerle; jandarma bile Hrant’la ilgili itiraflarda bulunuyor gerçek açığa çıksın diye; milletin imanı gevriyor hapishanelerde siyasi koğuşlarda...
Bu insanların hiçbiri demokrasi istemiyor, bir tek bu Ergenekon davası demokrasi istiyor öyle mi? Bir tek Yeni Şafak gazetesi, bir tek Zaman gazetesi, bir tek Tayyip Bey, bir tek “Sevgili Fehmi” ve hayali oyun arkadaşı Taha Kıvanç demokrasi istiyor, öyle mi?
Eleğin üzerinde kalan
Önceki gece haber bombardımanının arasında “Hatırla Sevgili” dizisi vardı. Dizide Deniz’lerin öldürülüşü. Denk geldi, tuhaf. Bir o çocuklara bakıyor insan, bir bu adamlara. “Eleğin üzerinde kimler kalıyor?” diyorsun. Bakıyorsun, öfkeleniyorsun, çünkü biliyorsun:
Bunlar eleğin üzerinde kalanlar. Sağcısı da, solcusu da... İyi, kaliteli olanların kökünü kuruttular belki de bu ülkede diyorsun. İşte buna öfkeleniyorsun. Çünkü biliyorsun, sen artık eleğin üzerinde kalan bir ülkede, o ülkenin dökülen kırıntılarıyla yaşıyorsun...
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°171
Geri: Hatırla Sevgili
Hadi eyvallah
İlhan Selçuk’un gözaltına alındığı gece ATV’de yayımlanan Hatırla Sevgili dizisinde Denizleri astılar!
68 kuşağının öğrenci lideri üç gencin idam kararlarını onayan TBMM’nin, dosyaları ikinci kez görüşmesine olanak tanınmadı. Askeri rejimin baskısıyla milletvekili ve senatörler dilekçedeki imzalarını geri çektiler.
‘Geleceğe dönüş’ başka hangi ülkede bu denli gerçekçi yaşanır.
2008 Türkiye’sinde bir sabah insanlar evlerinden toplanıyor, akşam televizyonda Rodrigo’nun gitar konçertosunu mırıldanarak idam sehpasına giden Deniz Gezmiş’in ‘Hadi eyvallah’ diyen gülen yüzü ekrana geliyor.
‘Ergenekon da nedir?’ diye aklınız mı karışıyor, başka bir kanala geçip ‘Kurtlar Vadisi’ni izlerseniz pek çok şeyin yanıtı orada!
Ya siyasetçilere ne demeli? 1980 öncesi Demirel ve Ecevit iktidar kavgası yaparken asker bir sabah düdüğü çaldı ve aynı uçakta Hamzakoy’a gitmek zorunda kaldılar. Süleyman Bey o gün uçakta, sürekli yakındığı 1961 Anayasası’nı Ecevit’e gösterip ‘Darbe bunun neresinde yazılı?’ diye söyleniyordu. Ama iş işten geçmişti. ‘Menderes’in dramı’nı tarih kitapları, belgesel ve dizi filmlerden anlamaya çalışanlar bugün elbette ‘Nasıl olur, bir Başbakan neden asılır?’ diye tepki gösteriyorlar. ‘27 Mayıs ihtilali’nin de, 12 Mart ve 12 Eylül gibi darbelerin de bugün ne denli savunulamaz olduğunu, parti kapatmaların, siyasi yasaklamaların sonuçta ülkeyi daha büyük çıkmazlara sürüklediğini yaşayarak görüyoruz.
30 yıl sonra geriye baktığımızda bugünkü İslamcı yükselişte, merkez sağ ve sol siyaseti yeniden yapılandırmaya çalışırken demokrasiyi geleneksel yatağından çıkaran 12 Eylül’ün izlerini yadsımak mümkün mü? 1960’larda ‘Soğuk Savaş’ın kurbanı olan gençlere ne demeli? O çocukları astınız da ne oldu?!
İlginç olan, o dönemin mağduru olan kimi ‘solcular’ın günümüzün ‘ulusalcılar’ı olarak yeni darbelere çanak tutmaları, 27 Mayıs’ları, 28 Şubat’ları övmeleridir.
Tamam, AKP lideri Tayyip Erdoğan bugün ‘gölgesiyle bile kavga eder’ hale geldi; seçimden 8 ay sonra iktidar partisinin kapatılma davasıyla karşı karşıya gelmesinde Başbakan’ın sorumluluğu büyük. Erdoğan nutuk atarak ortamı germeye devam ediyor. 1980 öncesinde siyasetçiler çatışmak yerine Türkiye’yi Yunanistan üye olurken AB’ye dahil etselerdi ne askeri darbe olurdu ne de siyasal İslam iktidara gelirdi.
Bakalım Erdoğan, ‘çağı ıskalamadan’ bugünkü tehlikeli gidişten uzaklaşabilecek mi?
30 yıl sonraya dizi malzemesi olmak istemiyoruz.
Biz bu filmi görmüştük demiyoruz. Yaşadık!
Hadi eyvallah.
Milliyet Gazetesi, Derya Sazak'in kose yazisi
İlhan Selçuk’un gözaltına alındığı gece ATV’de yayımlanan Hatırla Sevgili dizisinde Denizleri astılar!
68 kuşağının öğrenci lideri üç gencin idam kararlarını onayan TBMM’nin, dosyaları ikinci kez görüşmesine olanak tanınmadı. Askeri rejimin baskısıyla milletvekili ve senatörler dilekçedeki imzalarını geri çektiler.
‘Geleceğe dönüş’ başka hangi ülkede bu denli gerçekçi yaşanır.
2008 Türkiye’sinde bir sabah insanlar evlerinden toplanıyor, akşam televizyonda Rodrigo’nun gitar konçertosunu mırıldanarak idam sehpasına giden Deniz Gezmiş’in ‘Hadi eyvallah’ diyen gülen yüzü ekrana geliyor.
‘Ergenekon da nedir?’ diye aklınız mı karışıyor, başka bir kanala geçip ‘Kurtlar Vadisi’ni izlerseniz pek çok şeyin yanıtı orada!
Ya siyasetçilere ne demeli? 1980 öncesi Demirel ve Ecevit iktidar kavgası yaparken asker bir sabah düdüğü çaldı ve aynı uçakta Hamzakoy’a gitmek zorunda kaldılar. Süleyman Bey o gün uçakta, sürekli yakındığı 1961 Anayasası’nı Ecevit’e gösterip ‘Darbe bunun neresinde yazılı?’ diye söyleniyordu. Ama iş işten geçmişti. ‘Menderes’in dramı’nı tarih kitapları, belgesel ve dizi filmlerden anlamaya çalışanlar bugün elbette ‘Nasıl olur, bir Başbakan neden asılır?’ diye tepki gösteriyorlar. ‘27 Mayıs ihtilali’nin de, 12 Mart ve 12 Eylül gibi darbelerin de bugün ne denli savunulamaz olduğunu, parti kapatmaların, siyasi yasaklamaların sonuçta ülkeyi daha büyük çıkmazlara sürüklediğini yaşayarak görüyoruz.
30 yıl sonra geriye baktığımızda bugünkü İslamcı yükselişte, merkez sağ ve sol siyaseti yeniden yapılandırmaya çalışırken demokrasiyi geleneksel yatağından çıkaran 12 Eylül’ün izlerini yadsımak mümkün mü? 1960’larda ‘Soğuk Savaş’ın kurbanı olan gençlere ne demeli? O çocukları astınız da ne oldu?!
İlginç olan, o dönemin mağduru olan kimi ‘solcular’ın günümüzün ‘ulusalcılar’ı olarak yeni darbelere çanak tutmaları, 27 Mayıs’ları, 28 Şubat’ları övmeleridir.
Tamam, AKP lideri Tayyip Erdoğan bugün ‘gölgesiyle bile kavga eder’ hale geldi; seçimden 8 ay sonra iktidar partisinin kapatılma davasıyla karşı karşıya gelmesinde Başbakan’ın sorumluluğu büyük. Erdoğan nutuk atarak ortamı germeye devam ediyor. 1980 öncesinde siyasetçiler çatışmak yerine Türkiye’yi Yunanistan üye olurken AB’ye dahil etselerdi ne askeri darbe olurdu ne de siyasal İslam iktidara gelirdi.
Bakalım Erdoğan, ‘çağı ıskalamadan’ bugünkü tehlikeli gidişten uzaklaşabilecek mi?
30 yıl sonraya dizi malzemesi olmak istemiyoruz.
Biz bu filmi görmüştük demiyoruz. Yaşadık!
Hadi eyvallah.
Milliyet Gazetesi, Derya Sazak'in kose yazisi
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°172
Geri: Hatırla Sevgili
DENİZ GEZMİŞ, YUSUF ASLAN VE HÜSEYİN İNAN, KAHROLSUN EMPERYALİZM DERKEN ARAYA REKLAM GİRDİ
MEDYATAVA- atv’de yayınlanan ve Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının devrim mücadelesinin ayrıntılarını anlatan "Hatırla Sevgili" dizisinin bu haftaki bölümü Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idamı üzerine kuruluydu. Ancak dizide ilginç bir tesadüf yaşandı.
Üç genç hapishane koridorunda yürürken ailelerine yazdıkları son mektupları dış ses tarafından okunduktan sonra ilginç bir tesadüf yaşandı. Sıra her birinin ağzından öfkeyle haykırdıkları "Kahrolsun Emperyalizm, Kahrolsun Kapitalizm" cümlelerine gelmişti. Ve tam bu sırada kapitalist dünyanın en büyük gerçeği olan reklam kuşağı yayına giriverdi. Çünkü dizi bilindiği üzere reytinglerde üst sırada ve oldukça iyi reklam alıyor. Tam da kapitalizm karşıtı söylem sırasında reklam girince bu ironik tesadüf yaşanmış oldu.
MEDYATAVA- atv’de yayınlanan ve Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının devrim mücadelesinin ayrıntılarını anlatan "Hatırla Sevgili" dizisinin bu haftaki bölümü Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idamı üzerine kuruluydu. Ancak dizide ilginç bir tesadüf yaşandı.
Üç genç hapishane koridorunda yürürken ailelerine yazdıkları son mektupları dış ses tarafından okunduktan sonra ilginç bir tesadüf yaşandı. Sıra her birinin ağzından öfkeyle haykırdıkları "Kahrolsun Emperyalizm, Kahrolsun Kapitalizm" cümlelerine gelmişti. Ve tam bu sırada kapitalist dünyanın en büyük gerçeği olan reklam kuşağı yayına giriverdi. Çünkü dizi bilindiği üzere reytinglerde üst sırada ve oldukça iyi reklam alıyor. Tam da kapitalizm karşıtı söylem sırasında reklam girince bu ironik tesadüf yaşanmış oldu.
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°173
Geri: Hatırla Sevgili
Türkiye’yi ağlattılar
İlhan Selçuk, Doğu Perinçek ve Kemal Alemdaroğlu’nun sabaha doğru evleri basılarak gözaltına alınmasının ardından, akşam da, ATV’nin 70’li yılları anlatan "Hatırla Sevgili" dizisini seyredenler gözyaşlarını tutamadı. O dönem evleri basılan, kitapları toplananlar telefonla birbirlerini arayıp, geçmişi yaşadılar.
GAZETECİ-Yazar İlhan Selçuk, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Kemal Alemdaroğlu’nun sabaha doğru evleri basılarak gözaltına alınması ve önceki akşam ATV televizyonunda yayınlanan "Hatırla Sevgili" dizisi başta 68 kuşağı olmak üzere o dönemi yaşayanlara dejavu (Bir yeri daha önce görmüş olma veya bir olayı daha önce yaşamış olma duygusu) yaşattı. 70’li yıllarda evleri basılan, kitaplarına el konulanlar başta olmak üzere dönemi yaşayanlar, dizinin 54. bölümünde Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idama gidişini izlerken gözyaşlarına engel olamadı. Eski dostlar hatırlandı, telefonlar çevrilip, o günler bir kez daha yaşandı.
UÇAK KAÇIRDILAR
"Hatırla Sevgili"nin önceki akşam yayınlanan bölümünde, Mahir Çayan ve arkadaşları Kızıldere’de çatışmaya girdiler. Sonraki yıllarda devrimci marşlara konu olacak çatışmada, Mahir Çayan ve dokuz arkadaşı yaşamını yitirdi. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan ölüm oruçlarını 13. gününde, darağacına giderken bitkin ve halsiz görünmemek için sonlandırdılar. Dizinin baş kahramanlarından Necdet ve arkadaşları ise üç gencin asılmaması için imza kampanyasını başlattılar. Tam bu sırada, dört hava korsanı, aynı istekle Ankara’dan İstanbul’a giden THY uçağını kaçırdı. Necdet ile Emil Galip Sandalcı ve Altan Öymen’in de aralarında olduğu imza toplayan grup, uçak kaçırma olayını organize ettikleri nedeniyle gözaltına alındı. 1971 ve sonrasını net hatırlayanlar diziyi seyrettikçe o günlere döndüler. Tarih 3 Mayıs 1972’yi gösteriyordu. Ankara’dan İstanbul’a gelmek üzere 61 yolcusuyla kalkan DC-9 tipi Boğaziçi uçağı, Yalova üzerindeyken rotasını değiştirerek, Yeşilköy’e (Atatürk Havalimanı) "Sofya’ya gidiyoruz" mesajı verdi. Yolcular arasında İsmet İnönü’nun oğlu Ömer de vardı. Türkiye’nin ilk uçak kaçırma olayında korsanlar, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmeyeceği garantisi istediler. Uçağı, Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da 6 saat beklettikten sonra eylemlerine son verdiler. Dizide olduğu gibi, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıın idam edilmemesi için Emil Galip Sandalcı, Altan Öymen, Erdal Öz ve Onat Kutlar’ın da aralarında bulunduğu bir grup imza kampanyası açmış ve 10 bine yakın imza toplamıştı. Kampanyanın ana yazısı, anayasal hak olduğu için müdahale edilemediğinden dilekçe formatıyla yazılmıştı. Radikal Gazetesi yazarı Altan Öymen de önceki gün dejavu yaşayanlardan. Sıkıyönetim idaresinin "İmza toplayanlar da uçak kaçıranlar da Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının asılmamasını istiyor. O zaman bağlantıları vardır" diye düşünüp, hepsini gözaltına aldığını anlatıyor: "Beni, görüşmeye davet ettiler. Gider gitmez de gözaltına aldılar."
O günleri yaşattılar
Başta 68 kuşağı olmak üzere Deniz Gezmiş, arkadaşları Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idama gidişini izleyenler o günleri bir kez daha yaşadı. Hatırla Sevgili’de rol alan Oğuz Turgut Genç (Hüseyin İnan), Murat Zubi (Yusuf Aslan) ve Barış Koçak (Deniz Gezmiş) o döneme tanıklık edenleri ağlattı.
Kaynak: Hürriyet Gazetesi
İlhan Selçuk, Doğu Perinçek ve Kemal Alemdaroğlu’nun sabaha doğru evleri basılarak gözaltına alınmasının ardından, akşam da, ATV’nin 70’li yılları anlatan "Hatırla Sevgili" dizisini seyredenler gözyaşlarını tutamadı. O dönem evleri basılan, kitapları toplananlar telefonla birbirlerini arayıp, geçmişi yaşadılar.
GAZETECİ-Yazar İlhan Selçuk, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Kemal Alemdaroğlu’nun sabaha doğru evleri basılarak gözaltına alınması ve önceki akşam ATV televizyonunda yayınlanan "Hatırla Sevgili" dizisi başta 68 kuşağı olmak üzere o dönemi yaşayanlara dejavu (Bir yeri daha önce görmüş olma veya bir olayı daha önce yaşamış olma duygusu) yaşattı. 70’li yıllarda evleri basılan, kitaplarına el konulanlar başta olmak üzere dönemi yaşayanlar, dizinin 54. bölümünde Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idama gidişini izlerken gözyaşlarına engel olamadı. Eski dostlar hatırlandı, telefonlar çevrilip, o günler bir kez daha yaşandı.
UÇAK KAÇIRDILAR
"Hatırla Sevgili"nin önceki akşam yayınlanan bölümünde, Mahir Çayan ve arkadaşları Kızıldere’de çatışmaya girdiler. Sonraki yıllarda devrimci marşlara konu olacak çatışmada, Mahir Çayan ve dokuz arkadaşı yaşamını yitirdi. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan ölüm oruçlarını 13. gününde, darağacına giderken bitkin ve halsiz görünmemek için sonlandırdılar. Dizinin baş kahramanlarından Necdet ve arkadaşları ise üç gencin asılmaması için imza kampanyasını başlattılar. Tam bu sırada, dört hava korsanı, aynı istekle Ankara’dan İstanbul’a giden THY uçağını kaçırdı. Necdet ile Emil Galip Sandalcı ve Altan Öymen’in de aralarında olduğu imza toplayan grup, uçak kaçırma olayını organize ettikleri nedeniyle gözaltına alındı. 1971 ve sonrasını net hatırlayanlar diziyi seyrettikçe o günlere döndüler. Tarih 3 Mayıs 1972’yi gösteriyordu. Ankara’dan İstanbul’a gelmek üzere 61 yolcusuyla kalkan DC-9 tipi Boğaziçi uçağı, Yalova üzerindeyken rotasını değiştirerek, Yeşilköy’e (Atatürk Havalimanı) "Sofya’ya gidiyoruz" mesajı verdi. Yolcular arasında İsmet İnönü’nun oğlu Ömer de vardı. Türkiye’nin ilk uçak kaçırma olayında korsanlar, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmeyeceği garantisi istediler. Uçağı, Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da 6 saat beklettikten sonra eylemlerine son verdiler. Dizide olduğu gibi, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıın idam edilmemesi için Emil Galip Sandalcı, Altan Öymen, Erdal Öz ve Onat Kutlar’ın da aralarında bulunduğu bir grup imza kampanyası açmış ve 10 bine yakın imza toplamıştı. Kampanyanın ana yazısı, anayasal hak olduğu için müdahale edilemediğinden dilekçe formatıyla yazılmıştı. Radikal Gazetesi yazarı Altan Öymen de önceki gün dejavu yaşayanlardan. Sıkıyönetim idaresinin "İmza toplayanlar da uçak kaçıranlar da Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının asılmamasını istiyor. O zaman bağlantıları vardır" diye düşünüp, hepsini gözaltına aldığını anlatıyor: "Beni, görüşmeye davet ettiler. Gider gitmez de gözaltına aldılar."
O günleri yaşattılar
Başta 68 kuşağı olmak üzere Deniz Gezmiş, arkadaşları Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idama gidişini izleyenler o günleri bir kez daha yaşadı. Hatırla Sevgili’de rol alan Oğuz Turgut Genç (Hüseyin İnan), Murat Zubi (Yusuf Aslan) ve Barış Koçak (Deniz Gezmiş) o döneme tanıklık edenleri ağlattı.
Kaynak: Hürriyet Gazetesi
sevgi_arsızı- Moderator
Mesaj Sayısı : 1941
Yaş : 36
Nerden : yukardaki tebessümün içinde tutsak......
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 27/02/08
- Post n°174
Geri: Hatırla Sevgili
sanırım ilk yorum benden gelecek....
uzun zamandır bu bölümün yorumunu yapmak istedim ama malesef
anca zaman bulabildim....
çoğununuz ne kadar sulugöz olduğumu bilirsiniz....
her dizide muhakkak ağlayacak birşey bulrum hiç birşey olmazsa mutluluktan ağlarım
ama geçen cuma daha önce hiç bu kadar çok ağlamadığımı farkettim...
dizi bittikten sonra ellerimi yüzüme kapadım ve hıçkıra hıçkıra baya bir süre ağlamaya devam ettim.....ki genelde diziler bitince sızar kalırım...
gelelim bölüm yorumumua....
tadı damağımda hala...çok güzel bir bölümdü......
ben çok beğendim...dönemle ilgili sadece kulaktan dolma bilgilere sahibim o yüzden ben sadece verilen izliyorum yada yazılanı okuyorum...o dönemi yaşayanlar belki çok yavan, belki çok abartılı bulmuş olabilirler...gerçi duyduklarım yada okuduklarımla pararleldi baya ama....
herneyse çok hoş bir bölümdü.....
kzılderedeki eylemcilerin hepsinin öldüğünü radyodan anons ettikleri an..defne nasıl kendinden geçti....mehmet sinanın başında beşiği sallayışı boş boş etrafına bakınışı....
ve beni en çok etkileyen sahnelerden biri....
defe ahmete:biliyordum..bunun sonunda ölüm olacağını biliyordum..kendimi çok alıştırmaya çalıştım..ama olmadı...kabullenemiyorum....
defene tam olarak bu sölzerle olmasa da ahmete neler hissettiğini anlattı....
bilerek bu yola baş koydu hepsii...sonunu bile bile korkmadan....etrafındakiler de bile bile onlara destek oldular....defnenin denize yaptığı gibi....ama olmadı işte bilmelerine rağmen
başlarına gelmesi çok acı verdi.....
denizin hastanede olduğunu duyduğundaki hali...
sevinç ama hüzün dolu yüz ifadesi,hastaneye koşuşu...tüm alie yıkılmıştı.....
ve son veda.....
deniz:beni oğluma unutturma......
bu sahneleri iple çekiyorum şimdiden..defne başladı gerçi anlatmaya babsını ama...
mehmet sinanın aklı hafif ermeye başladığında aralarındaki bu diyaolğu çok merak ediyorum....
mehmet sinan için çok üzücü bir durum..annesi tarafından sürekli özvgüyle sözedilen babası onun için hiç
somut bir nesne olamadı..en fazla bir resimden ibaret olabilir...ama en azındadn babsının ellerinde doğdu...buna şans diyebilir miyiz?
denizin ölüm sahnesi....ben aslında kızılderede vurulmayınca ölmeyeceğini düşünmüştüm,bana baya bir sürpriz oldu...tabiki denizin tüm ailesine....yaseminin bardağı yere düşürüşü,doktora koşuşu..defnenin hiç birşey yapamadanikımıldayamadan orda kalışı....son müdahale sırasında aile fertlerinin çöküşü...çok etkileyiciydi.....
dedim ya bu bölüm baya ağladım...yorumlanacak o kadar güzel sahnelerr var ki....arada atladığım olursa kusuruma bakmayın....
denizin ölüm haberi geldiğinde deniz gezmişin harunla olan konuşması....harunun canı sıkkındı ama deniz gezmişle konuşmak rahatlattı onu biraz...deniz gezmiş ise çok metanetliydi aynı son onunda başına gelecek,bildiği halde haruna moral vermeye çalıştı..çok derin anlamlar yüklü bir sahneydi bence.....
bide hapisanedeki sahneler çok hoşuma gitti..deniz gezmişin nasıl asılacağına dair planları...her seferinde anlattı....arkadaşları da yorumda bulundular...bu bölümmüydü kestiremedim ama yusuf aslanın sandalyeye atlayarak çıkmaya çabalaması çok hoşuma gitmişti....
tam kestiremiyorum bölüm aralarını,açıkcası denizin ölümünün şokundaydım....denizin ölümesini istemeyenlerdendim ama napalım....
ışıkla kocası tamamen boşanıyorlar artık.....sanırım bu daha doğru olacak.....
nejdeti de tutukladılar...ne kadar saçama bir nedendi değil mi??
o anda orda bulunan ve konuyu tam olarak bilmeyen biri(ki eğer bölümü dikkatli izlediyseniz kim olduğunu anlamak zorda değil)kazayla konulşmaya şahit oldu belkide,belkide bilerek ordaydı gidip birşeyler anlattı...ve nejdet tutuklandı....
ahmet ve diğer avukatlar ellerineden gelei yaptılar...çok çabaladılar,ama tüm çabaları sonuçsuz kaldı...son görüşmeye gittiklerinde içeri bile alınmadılar....
deniz,yusuf ve hüseyinin açlık grevi..avukatların söyledikleri..arkadaşlarıyla konuşmaları ve ölüm orucunu bırakmaları..bu nasıl birşeydir...o anada bile neler düşünülür..nasıl bir zeka nasıl bir cesarettir bu.....nasıl bir methanet....ben izlerken ürperdim ama onlar tüm bunları yaşadılar...
5 Mayıs 1972 sabah 5:00
hapisnahe koridorlarında kulakları çınlatan zincir sesleri....
seslerin git gide yakşaltığı üç ayrı oda ve odaların içindeki üç insan....
sesleri duayan ama hiçbirşey göremeyen ama ne olduğunun farkında olan,hiç bişey yapamamaın ve görmemenin verdiği üzüntüyle dolu olan on küsür insan..
apar topar yataklarından kaldırılıp üç ayrı oadaya götürüldüler ayaklarında pranga elerinde kelepce....o anda bile birbirlerini gördüklerinde plan yaptılar....ne denebilir ki...
ordaki avukat hala birşeyleri kurtarma çabası içindeydi....hala birlşeyler söylüyordu ama artık çok geçti....tüm belgeleri,kararlar hazırdı.....
(ben orda ahmetin de olmasını istedim....yani nasıl diyeyim sonuçta baş rol oyuncusu ahmet orda o rolü onun üstlenmesini isterdim.)
her biri ayrı odada,bir oda bir mahküm ve 5-6 belkide daha fazla asker....
bir omuzlarından biri diğer omuzklarından başka bir tutuyor..ama tutukları kişiler prangalı ve kelepçeli....Deniz gezmişin hadi eyvcallah deyişi hala aklımda....
hüseyin inanan'ın söyledikleri çok içime dokundu....babama iletin giyecek ayakkabım vardı ama apar topar buraya getirildiğim için yeni ayakkabılarımı giyemedim....bu nasıl bir düşüncedir..o anda bile kafalarından neler geçiriryorlar....denzi gezmiş postallarını bağlattı....
ve teker teker uzun,karanlık bir koridorda yavaş adımlarla tek tek yürüdüler....ayaklarındaki prangaların zincir sesleri eşliğinde ailelerine yazdıkları mektuplar ukundu dış seste....ki benim bittiğim anlardandır...
o sıra da da arkadaşları toplanmış rodrigonun gitar konçertosunu çaldılar ıslıklarla....
hepsi dimdik yürüdüler o koridoru...biz sadece denzi gezmişin koridorunun sonunu gördük...
benim yorumun bu kadar....biraz uzun ve karışık oldu ama kusura bakmayın...
ve son siz Hatırla Sevgilinin DENİZ GEZMİŞ'İNDEN
karanlık bir koridor sonunda yeni yeni ağarmaya başlamış gün ışığı...
ve ufukta görülen dar ağacı.....
hatırla sevgilinin denizi ekrana döndü ve gülümseyerek
SANA EMANET dedi...bunun üstüne söyleyecek sözüm yok....
ve dizinin sonunda simsiyah ekrana yazılmış bir yazı...
Denzi Gezmiş,Hüzeyin İnan ve Yusuf Aslan istekleri üzerine arkadaşları Taylan Özgür'ün yanına GÖMÜLMEMİŞLERDİR.....
bunun üstüne de yapacak yorumum yok....
not:çok uzun oldu farkındayım okuduğunuz için saolun...
uzun zamandır bu bölümün yorumunu yapmak istedim ama malesef
anca zaman bulabildim....
çoğununuz ne kadar sulugöz olduğumu bilirsiniz....
her dizide muhakkak ağlayacak birşey bulrum hiç birşey olmazsa mutluluktan ağlarım
ama geçen cuma daha önce hiç bu kadar çok ağlamadığımı farkettim...
dizi bittikten sonra ellerimi yüzüme kapadım ve hıçkıra hıçkıra baya bir süre ağlamaya devam ettim.....ki genelde diziler bitince sızar kalırım...
gelelim bölüm yorumumua....
tadı damağımda hala...çok güzel bir bölümdü......
ben çok beğendim...dönemle ilgili sadece kulaktan dolma bilgilere sahibim o yüzden ben sadece verilen izliyorum yada yazılanı okuyorum...o dönemi yaşayanlar belki çok yavan, belki çok abartılı bulmuş olabilirler...gerçi duyduklarım yada okuduklarımla pararleldi baya ama....
herneyse çok hoş bir bölümdü.....
kzılderedeki eylemcilerin hepsinin öldüğünü radyodan anons ettikleri an..defne nasıl kendinden geçti....mehmet sinanın başında beşiği sallayışı boş boş etrafına bakınışı....
ve beni en çok etkileyen sahnelerden biri....
defe ahmete:biliyordum..bunun sonunda ölüm olacağını biliyordum..kendimi çok alıştırmaya çalıştım..ama olmadı...kabullenemiyorum....
defene tam olarak bu sölzerle olmasa da ahmete neler hissettiğini anlattı....
bilerek bu yola baş koydu hepsii...sonunu bile bile korkmadan....etrafındakiler de bile bile onlara destek oldular....defnenin denize yaptığı gibi....ama olmadı işte bilmelerine rağmen
başlarına gelmesi çok acı verdi.....
denizin hastanede olduğunu duyduğundaki hali...
sevinç ama hüzün dolu yüz ifadesi,hastaneye koşuşu...tüm alie yıkılmıştı.....
ve son veda.....
deniz:beni oğluma unutturma......
bu sahneleri iple çekiyorum şimdiden..defne başladı gerçi anlatmaya babsını ama...
mehmet sinanın aklı hafif ermeye başladığında aralarındaki bu diyaolğu çok merak ediyorum....
mehmet sinan için çok üzücü bir durum..annesi tarafından sürekli özvgüyle sözedilen babası onun için hiç
somut bir nesne olamadı..en fazla bir resimden ibaret olabilir...ama en azındadn babsının ellerinde doğdu...buna şans diyebilir miyiz?
denizin ölüm sahnesi....ben aslında kızılderede vurulmayınca ölmeyeceğini düşünmüştüm,bana baya bir sürpriz oldu...tabiki denizin tüm ailesine....yaseminin bardağı yere düşürüşü,doktora koşuşu..defnenin hiç birşey yapamadanikımıldayamadan orda kalışı....son müdahale sırasında aile fertlerinin çöküşü...çok etkileyiciydi.....
dedim ya bu bölüm baya ağladım...yorumlanacak o kadar güzel sahnelerr var ki....arada atladığım olursa kusuruma bakmayın....
denizin ölüm haberi geldiğinde deniz gezmişin harunla olan konuşması....harunun canı sıkkındı ama deniz gezmişle konuşmak rahatlattı onu biraz...deniz gezmiş ise çok metanetliydi aynı son onunda başına gelecek,bildiği halde haruna moral vermeye çalıştı..çok derin anlamlar yüklü bir sahneydi bence.....
bide hapisanedeki sahneler çok hoşuma gitti..deniz gezmişin nasıl asılacağına dair planları...her seferinde anlattı....arkadaşları da yorumda bulundular...bu bölümmüydü kestiremedim ama yusuf aslanın sandalyeye atlayarak çıkmaya çabalaması çok hoşuma gitmişti....
tam kestiremiyorum bölüm aralarını,açıkcası denizin ölümünün şokundaydım....denizin ölümesini istemeyenlerdendim ama napalım....
ışıkla kocası tamamen boşanıyorlar artık.....sanırım bu daha doğru olacak.....
nejdeti de tutukladılar...ne kadar saçama bir nedendi değil mi??
o anda orda bulunan ve konuyu tam olarak bilmeyen biri(ki eğer bölümü dikkatli izlediyseniz kim olduğunu anlamak zorda değil)kazayla konulşmaya şahit oldu belkide,belkide bilerek ordaydı gidip birşeyler anlattı...ve nejdet tutuklandı....
ahmet ve diğer avukatlar ellerineden gelei yaptılar...çok çabaladılar,ama tüm çabaları sonuçsuz kaldı...son görüşmeye gittiklerinde içeri bile alınmadılar....
deniz,yusuf ve hüseyinin açlık grevi..avukatların söyledikleri..arkadaşlarıyla konuşmaları ve ölüm orucunu bırakmaları..bu nasıl birşeydir...o anada bile neler düşünülür..nasıl bir zeka nasıl bir cesarettir bu.....nasıl bir methanet....ben izlerken ürperdim ama onlar tüm bunları yaşadılar...
5 Mayıs 1972 sabah 5:00
hapisnahe koridorlarında kulakları çınlatan zincir sesleri....
seslerin git gide yakşaltığı üç ayrı oda ve odaların içindeki üç insan....
sesleri duayan ama hiçbirşey göremeyen ama ne olduğunun farkında olan,hiç bişey yapamamaın ve görmemenin verdiği üzüntüyle dolu olan on küsür insan..
apar topar yataklarından kaldırılıp üç ayrı oadaya götürüldüler ayaklarında pranga elerinde kelepce....o anda bile birbirlerini gördüklerinde plan yaptılar....ne denebilir ki...
ordaki avukat hala birşeyleri kurtarma çabası içindeydi....hala birlşeyler söylüyordu ama artık çok geçti....tüm belgeleri,kararlar hazırdı.....
(ben orda ahmetin de olmasını istedim....yani nasıl diyeyim sonuçta baş rol oyuncusu ahmet orda o rolü onun üstlenmesini isterdim.)
her biri ayrı odada,bir oda bir mahküm ve 5-6 belkide daha fazla asker....
bir omuzlarından biri diğer omuzklarından başka bir tutuyor..ama tutukları kişiler prangalı ve kelepçeli....Deniz gezmişin hadi eyvcallah deyişi hala aklımda....
hüseyin inanan'ın söyledikleri çok içime dokundu....babama iletin giyecek ayakkabım vardı ama apar topar buraya getirildiğim için yeni ayakkabılarımı giyemedim....bu nasıl bir düşüncedir..o anda bile kafalarından neler geçiriryorlar....denzi gezmiş postallarını bağlattı....
ve teker teker uzun,karanlık bir koridorda yavaş adımlarla tek tek yürüdüler....ayaklarındaki prangaların zincir sesleri eşliğinde ailelerine yazdıkları mektuplar ukundu dış seste....ki benim bittiğim anlardandır...
o sıra da da arkadaşları toplanmış rodrigonun gitar konçertosunu çaldılar ıslıklarla....
hepsi dimdik yürüdüler o koridoru...biz sadece denzi gezmişin koridorunun sonunu gördük...
benim yorumun bu kadar....biraz uzun ve karışık oldu ama kusura bakmayın...
ve son siz Hatırla Sevgilinin DENİZ GEZMİŞ'İNDEN
karanlık bir koridor sonunda yeni yeni ağarmaya başlamış gün ışığı...
ve ufukta görülen dar ağacı.....
hatırla sevgilinin denizi ekrana döndü ve gülümseyerek
SANA EMANET dedi...bunun üstüne söyleyecek sözüm yok....
ve dizinin sonunda simsiyah ekrana yazılmış bir yazı...
Denzi Gezmiş,Hüzeyin İnan ve Yusuf Aslan istekleri üzerine arkadaşları Taylan Özgür'ün yanına GÖMÜLMEMİŞLERDİR.....
bunun üstüne de yapacak yorumum yok....
not:çok uzun oldu farkındayım okuduğunuz için saolun...
dilan-cagri- Super Moderator
Mesaj Sayısı : 3443
Ruhsal Durumum: :
Durumum: :
Katılımı : :
Takımı :
Kayıt tarihi : 24/02/08
- Post n°175
Geri: Hatırla Sevgili
Gezmiş’i dizide izleyenler, kitapçıya akın etti
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idama gidişlerini anlatan “Hatırla Sevgili” dizisinin son bölümü, geçtiğimiz hafta sonu Gezmiş hakkında yazılan kitapların satışlarını patlattı. Bazı kitapevleri bu artışın yüzde 300’e ulaştığını iddia ediyor.
Adnan Menderes’in hayatından ve dönemin siyasi ortamından kesitler sunan ve Türkiye’nin yakın tarihini anlatan “Hatırla Sevgili” adlı dizinin geçtiğimiz Cuma akşamı yayınlanan bölümünde Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı konu edildi. Gezmiş’in son anlarını anlatan bu bölümden sonra Gezmiş hakkında yazılan kitapların satışlarında büyük artış kaydedildi.
atv’de yayınlanan “Hatırla Sevgili”nin yeni bölümü, 68 öğrenci hareketinin gençlik liderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’ndeki günlerini ve idama gidişlerini konu ediyordu. Bölüm çok sayıda izleyiciyi ekran başına kilitlemekle kalmadı, izleyenlerin hafta sonu kitapçılara akın etmesine de neden oldu.
NTVMSNBC’nin İstanbul ve Ankara’daki kitapevlerinden aldığı bilgiye göre, Erdal Öz’ün “Gülünün Solduğu Akşam”, Nihat Behram’ın “Darağacında Üç Fidan”, Oral Çalışlar’ın “Denizler İdama Giderken” ve Turhan Feyzioğlu’nun “Bizim Deniz” adlı kitaplarının satışı, haftasonu yüzde 300’e yakın arttı.
İstanbul Kabalcı Kitapevi Beşiktaş Satış Sorumlusu Şenol Öztürk, haftasonundaki talep artışını önce anlayamadıklarını, daha sonra artışın “Hatırla Sevgili” dizisinin son bölümünü izleyenlerden kaynaklandığını fark ettiklerini söyledi. Şenol, şubelerinde haftada 3 adet satılan “Darağacında Üç Fidan” kitabından hafta sonu 20 adet satıldığını, haftada ortalama 2 adet satılan “Gülünün Solduğu Akşam” kitabının hafta sonu dört katı satışa ulaştığını ve haftada yine 2 adet satılan “Denizler İdama Giderken” kitabının da sadece iki günde 15 adet satıldığını belirtti.
İstiklal Kitapevi satış sorumlusu Tekin Polat da, haftasonu yaşadıkları satış patlamasıyla ilgili şu bilgileri verdi: “Darağacında Üç Fidan kitabı haftada 2-3 tane satılırken, şimdi 20 adet satılıyor. Gülünün Solduğu Akşam kitabından haftada 1-2 adet satarken şimdi en az 10 adet satıyoruz. Denizler İdama Giderken kitabını da haftasonu 30 adet sattık.”
ÜNİVERSİTELİ VE LİSELİ KIZ ÖĞRENCİLER OKUYOR
Mephisto Kitapevi Satış Sorumlusu Mehmet Akbayır ise, “Denizler İdama Giderken” kitabının son iki haftadır liste başı olduğunu ve “Hatırla Sevgili” dizisinden önce tek tük satılan Deniz Gezmiş ile ilgili kitapların 35-40 adet satmaya başladıklarını söyledi. Akbayır bu kitapları alanların çoğunlukla üniversiteli ve liseli kız öğrenciler olduğunu vurguladı.
Ankara’daki Dost Kitapevi Satış Sorumlusu Vildan Teniş de, söz konusu kitapların satışlarında yüzde 100’ün üzerinde artış olduğunu söyledi. Teniş satış rakamlarını şöyle açıkladı: “Darağacında Üç Fidan 55, Gülünün Solduğu Akşam 30, Denizler İdama Giderken 40 adet.”
Dizide Deniz Gezmiş idama giderken, arkadaşlarının onun çok sevdiği Rodrigo'nun gitar konçertosunu ıslıkla çalması, izleyenleri gözyaşlarına boğdu.
Yasemin Arpa/ntvmsnbc.com
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idama gidişlerini anlatan “Hatırla Sevgili” dizisinin son bölümü, geçtiğimiz hafta sonu Gezmiş hakkında yazılan kitapların satışlarını patlattı. Bazı kitapevleri bu artışın yüzde 300’e ulaştığını iddia ediyor.
Adnan Menderes’in hayatından ve dönemin siyasi ortamından kesitler sunan ve Türkiye’nin yakın tarihini anlatan “Hatırla Sevgili” adlı dizinin geçtiğimiz Cuma akşamı yayınlanan bölümünde Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı konu edildi. Gezmiş’in son anlarını anlatan bu bölümden sonra Gezmiş hakkında yazılan kitapların satışlarında büyük artış kaydedildi.
atv’de yayınlanan “Hatırla Sevgili”nin yeni bölümü, 68 öğrenci hareketinin gençlik liderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’ndeki günlerini ve idama gidişlerini konu ediyordu. Bölüm çok sayıda izleyiciyi ekran başına kilitlemekle kalmadı, izleyenlerin hafta sonu kitapçılara akın etmesine de neden oldu.
NTVMSNBC’nin İstanbul ve Ankara’daki kitapevlerinden aldığı bilgiye göre, Erdal Öz’ün “Gülünün Solduğu Akşam”, Nihat Behram’ın “Darağacında Üç Fidan”, Oral Çalışlar’ın “Denizler İdama Giderken” ve Turhan Feyzioğlu’nun “Bizim Deniz” adlı kitaplarının satışı, haftasonu yüzde 300’e yakın arttı.
İstanbul Kabalcı Kitapevi Beşiktaş Satış Sorumlusu Şenol Öztürk, haftasonundaki talep artışını önce anlayamadıklarını, daha sonra artışın “Hatırla Sevgili” dizisinin son bölümünü izleyenlerden kaynaklandığını fark ettiklerini söyledi. Şenol, şubelerinde haftada 3 adet satılan “Darağacında Üç Fidan” kitabından hafta sonu 20 adet satıldığını, haftada ortalama 2 adet satılan “Gülünün Solduğu Akşam” kitabının hafta sonu dört katı satışa ulaştığını ve haftada yine 2 adet satılan “Denizler İdama Giderken” kitabının da sadece iki günde 15 adet satıldığını belirtti.
İstiklal Kitapevi satış sorumlusu Tekin Polat da, haftasonu yaşadıkları satış patlamasıyla ilgili şu bilgileri verdi: “Darağacında Üç Fidan kitabı haftada 2-3 tane satılırken, şimdi 20 adet satılıyor. Gülünün Solduğu Akşam kitabından haftada 1-2 adet satarken şimdi en az 10 adet satıyoruz. Denizler İdama Giderken kitabını da haftasonu 30 adet sattık.”
ÜNİVERSİTELİ VE LİSELİ KIZ ÖĞRENCİLER OKUYOR
Mephisto Kitapevi Satış Sorumlusu Mehmet Akbayır ise, “Denizler İdama Giderken” kitabının son iki haftadır liste başı olduğunu ve “Hatırla Sevgili” dizisinden önce tek tük satılan Deniz Gezmiş ile ilgili kitapların 35-40 adet satmaya başladıklarını söyledi. Akbayır bu kitapları alanların çoğunlukla üniversiteli ve liseli kız öğrenciler olduğunu vurguladı.
Ankara’daki Dost Kitapevi Satış Sorumlusu Vildan Teniş de, söz konusu kitapların satışlarında yüzde 100’ün üzerinde artış olduğunu söyledi. Teniş satış rakamlarını şöyle açıkladı: “Darağacında Üç Fidan 55, Gülünün Solduğu Akşam 30, Denizler İdama Giderken 40 adet.”
Dizide Deniz Gezmiş idama giderken, arkadaşlarının onun çok sevdiği Rodrigo'nun gitar konçertosunu ıslıkla çalması, izleyenleri gözyaşlarına boğdu.
Yasemin Arpa/ntvmsnbc.com